6. Yangın

569 72 197
                                    

6.Bölüm | Yangın

Büyük bir masa arkasında altı kişi sessizce kahvaltı yapıyorduk.

Daha uyanalı bir saat olmadığından tam olarak ayılamamıştım. Gözlerim hâlâ kapanırken sol tarafımda oturan Ateş'le tam karşımda oturan Cihan'ın da benden farkı yoktu. Sağ çaprazımda Aslı oturuyordu, onun hemen karşısındaysa annesi Sıla Hanım vardı. Doruk Cihan'ın yanında sessizce oturuyordu. Aramızda en ayık olan oydu.

Aslı düne göre daha iyiydi. En azından kendisini tekrar odaya kilitlememiş, kahvaltıya inmişti. Derse gelmeyeceğini düşünmüştüm ancak hazırlanmış bir şekilde aşağı indiğinde yanıldığımı anlamıştım. Ondan çabuk toparlanmasını beklemiyordum o sözleri söylerken, bu yüzden çok şaşırmıştım. Ateş sorun ne olursa olsun Aslı umursamaz davranarak düşünmemeye çalışır demişti. Bir nevi acıdan kaçış. Dünden beri kaç kez bana ne olduğunu sorsalar da tek kelime bile alamamışlardı ağzımdan. En sonunda bundan bıkarak sormayı bırakmışlardı.

"Kahvaltınız bittiyse çıkalım mı? Derse geç kalmak istemiyorum."

Aslı'nın sesiyle başımı kaldırıp gözlerimi ona çevirdim. Çok yemek yiyen birisi olmadığımdan zaten doymuştum, uykuluyken yemeğe odaklanmayı da başaramazdım. Onaylayan bir mırıltı çıkardığımda diğerleri de aynı tepkiyi vererek ayaklanmışlardı. Hazırlanıp evden çıktığımızda beşimiz de bir duraksama yaşamıştık.

"Ben Aslı'yla gidiyorum," dedi Cihan. Aslı'ya döndü. "Beni eve bırakıp bekler misin iki dakika? Üzerimi değişip geleceğim." Aslı onu onayladığında bana bakmışlardı. İlk önce eve uğramam gerektiğini Cihan sayesinde hatırlamıştım.

"Eve uğrayacaksan ben bırakayım," dedi Ateş bana dönerek. "Eve gitmem gerekiyor." Başımı salladım. Sorun değildi. Buraya gelirken zaten onunla gelmiştim. "Tamam, o zaman. Dağılın." Aslı bana gülümseyerek arabasına doğru ilerlediğinde Cihan hemen yanında gidiyordu, Doruk zaten bizi dinleme zahmetine bile girmeyerek çoktan arabaya binmişti. Çok garip bir çocuktu, gerçekten.

Ateş'le birlikte arabasına bindiğimizde yine ilk olarak kemerimi takmıştım. Bunu görmesiyle kendisi de kemeri takmıştı. Kısılan gözlerim birkaç saniye yüzünde gezinirken, "Hız yapmayacağım, gerilme," dedi. Daha gerilmemiştim ancak önceden bunu düşünmesi o an bana kendimi iyi hissettirmişti. "Evde işin uzun mu?"

"Üzerimi değişmem lazım, bir de defterim falan evde."

"Çalışkan öğrenci misin?" diye sorduğunda başımı iki yana sallayarak cıkladım. Çoktan Aslı'nın evinden uzaklaşmıştık. Diğerlerinden önde ilerliyorduk. "Ne var o defterde peki?" Bunun cevabını vermek isteyen tarafım olsa da aklım buna karşı çıktı. Daha değil. Müziğe ilgim olduğunu ailem dışında bilen tek kişi Buse'ydi çünkü bazen beni gitar çalarken görüyordu. Bu olmasaydı hiçbir şekilde ona bunu söylemezdim.

"Dünyayı yok etme planı," dedim dalga geçerek. "Kimsenin eline geçmemesi için yanımda taşırım hep. Bugün de seni yok etme planını yazacağım." Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırırken dudaklarını bükmüştü.

"Beni o deftere yazacağın için kendimi özel hissettim."

"Vazgeçtim. Seni o deftere hiç yazmayacağım." Aksinin olacağını biliyordum, hatta olmuştu da. Bir satır bile olsa düşmüştü onun sayesinde oraya. Belki o satır hiçbir şarkının sözü olarak geçmezdi ancak o defterde kalmaya devam edecekti çünkü dün akşam elim yavaş atan kalbinin üzerindeyken zihnimden geçen o kelimeleri yazmıştım.

BEYAZ IŞIK KIRINTISI | KIRMIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin