0.4

736 18 9
                                    

Hepinize yeni bir bölümle selamm bu bölümü yazarken çok eğlendim umarım sizde eğlenirsiniz çok bekletmeden 4.bölumle baş başa bırakıyorum iyi okumalarrr. Bu arada bu kurgudaki herşey hayal ürünüdür bilginize. 

Öyle bir an vardır ki sizi hiçbir şey, hiç kimse kurtaramaz. Kurtarılmaya ne kadar ihtiyacınız olsada, ne kadar isteseniz de kurtulamazsınız. Neyse ki ben öyle bir anda değildim. Beni kurtarabilecek birileri vardı. Kendimi kurtaramazdım ama Cenk veya Aras beni kurtarabilirdi. Daha doğrusu Aras kendi için beni kurtarabilirdi. Yoksa benim hiç umrumda değil saklanmak bana kalsa burdan kalkıp odama gidip yaptığım makarnayı yerdim, ama şartlar buna izin vermiyor.

"Oha" gelen sesle yavaşça gülerek kapattığım gözlerimden önce solu sonra sağı açtım. Önümde kimse yoktu. Veya bana canavarmışım gibi bakan biride yoktu. Yani bu demek oluyor ki beni görmedi.

Gelen kişi 1.80 boylarında yakışıklı bir erkekti. Ben onu görmüştüm ama o beni görmemişti. Çünkü tezgahla meşguldü. Çok beklemeden tekrar konuşmaya başladı. "Aras bu ne? Sen ne zamandan beri bu kadar temizsin. Ben seni bildim bileli hep dağınık, kirli, toplamaya veya temizlemeye üşenen birisindir. Ne oldu da bu kadar temiz ve düzenli oldun anlamadım valla"

Kendi kendime kıkırdadım. Sadece ben değilim benim hemen tepemde dikilen Cenk'de kafasını sola doğru yani bana doğru çevirip bana katıla katıla güldü. Cenk kendini toparlayıp konuşmaya başladı.

Beni gizlemek için çocuğun önüne geçip konuşmaya başladı.
"Dur Yiğit ben sana su veririm geç otur sen" adını öğrenmiştim adı Yiğit'di zaten tam bir Yiğit tipi vardı bunda.

Çocuk neye uğradığını şaşırmıştı resmen. Ağzı açık kalmıştı. Ama itiraz etmeden koltuğa doğru döndü. Sonra zaten benin görüş alanımdan çıktı. Cenk'in kalbini tutup derin bir nefes verdiğini gördüm.

Kendini toparladıktan sonra dolabı açıp kendi içtiği bardağa tekrar soğuk su koyduktan sonra tekrar koltuklara doğru ilerledi.

Cenk gider gitmez elimin üstünde su olduğunu ve elimin yandığını hissettim. İster istemez ağzımdan küçük bir inilti çıktı. Makarnanın suyu taşıyordu. Ocağın tam altına oturduğum için taşan bütün su elime ve koluma dökülmüştü. Kendimi ocağın önünden alıp tezgaha sırtımı yasladım.

Elimdeki ve kolumdaki acı git gide çoğalıyordu. Ben kendimi tutarken ortamın sessiz olduğunu farkettim. Kahretsin! Sesimi duydular. Ben sol elimle kafamı tutarken diğer elim kızarmış hatta kabarmıştı. Ve su hala taşıyordu.

Adımları çok yakınımda duydum. Kafamı sola doğru çevirdiğimde Aras'ın beni izlediğini gördüm. Birşey demeden kafamla ocağı gösterdim. Ne demek istediğimi anlamıştı. Hemen ocağı kapatıp yanıma eğildi.

Ağzından sadece bir cümle çıkmıştı. "İyi misin?" Kafamı sağa sola çevirdim. İyi değildim, canım çok acıyordu. Gözlerim dolmuştu. Derin bir nefes verip ayağa kalktı ve koşmaya başladı.

Yanımdan ayrılmıştı. Umarım acımı dindirecek birşey getirir. Yanan sağ elimi ve sağ kolumu üflemeye başladım ama üfledikçe daha çok canım yanıyordu.

Ben beklerken Aras'ı nefes nefese kalmış bir şekilde yanımda buldum. Elinde krem vardı. Tekrar eğilip kremi açtı ve konuşmaya başladı.

"Şuan yapabileceğim tek şey bu üzgünüm. Başta biraz canını yakacak ama çok değil sonra yanığını geçiricek. Eğer istemezsen sürmem, ama canın daha çok yanar. Üzgünüm elimden başka birşey gelmiyor"

EV ARKADAŞI | YARI TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin