★15★

214 31 83
                                    

Bu sabaha kasvetli bir şekilde uyanmış, nedense huysuzdum. Hava da bulutluydu. Kötü bir şeyler olacakmış hissi vardı içimde. Felix te bu halimi farketmiş olmalı ki sordu.

"Jisung iyi misin? Endişeli gözüküyorsun"

"Ben de anlamadım ki. İçim bir huzursuz"

"Uykunu falan aldın mı?"

"Aldım aslında erken yatmıştım"

"Neyse gün ilerledikçe anlaşılır"

"Aynen"

Seungmin de geldiğinde yorgun bir şekilde karşıladım.

"Günaydınn"

"Günaydın"

"Hayırdır sorun ne?"

"Ben de anlamadım ki"

Garip bir sessizlik oluştuğunda sınıf dolmaya başlamıştı. Çok geçmeden derse girdik.

...

Minho, öğle arasında yanıma geleceğini söylemişti. Fakat uzun bir süreden sonra gelmeyince bahçeye indim. Gözlerim okul bahçesinde yanıma gelmeyen Minho'yu arıyordu. Okulun arka bahçesinde sessiz bir köşeye doğru yöneldim ve 2 kişinin sesini duydum. Minho bir kızla konuşuyordu. Ses çıkarmamaya özen göstererek çalılıklara ilerledim ve gördüğüm manzara karşısında kalbim acı, gözlerim yaş ile doldu.

Kız Minho'yu öpüyordu.

Midemin kötü olduğunu hissederek bir saniye bile durmadan uzaklaştım ordan. Giderken ses çıkardığımdan da emin bir şekilde hızla uzaklaştım. Şimdi ise yağmur damlaları bardaktan boşalırcasına düşüyordu. Okulda daha fazla durmak istemediğimden bütün gücümle güvenlik yokken çıktım okuldan.

Arkamda kalan insanları umursamadan delilercesine koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden, göz pınarlarımda yaş kalmayana kadar ağlıyordum. Tıpkı bir şelale gibi. İnsanlar yağmurdan kaçarken ben olabildiğince koşuyordum. Bugün gökyüzü ağlıyordu, bulutlar ağlıyordu, ben ağlıyordum...

Çakan şimşekler arasında bacaklarım hissizleşmeye başlıyordu. Köşesini döndüğüm sokakta duraksadım ve bacaklarımın işlevini yitirmesine izin verip kendimi ıslak taşlı zemine bıraktım. Yerde sırtüstü suların üstünde yatarken yağmur damlalarının yüzüme düşmesine izin veriyordum. Kalbimdeki acı göz kapaklarımı ağırlaştırıyordu. Tam o sırada Minho'nun sesini duydum.

"JİSUNG!"

Islak saçlarıyla endişe dolu gözleriyle yanıma geliyordu.

"Ne işin var burda senin! Hipotermi geçireceksin!"

Kalkacak ve konuşacak gücüm olmadığını anladığında, sırtındaki siyah ceketini çıkarıp bedenime sardıktan sonra ellerini belimden ve bacaklarımdan geçirerek beni kucağına aldı. Kalbimin acısı ile ıslak saçlarının arasından gözlerine bakıyordum.

"Gitsene o kızın yanına senin yerin benim yanım değil"

Üzüntü ve halsizlik ile söylediğim cümle karşısında gözlerindeki siniri gördüm. Kimeydi bu siniri?

"Revire gidelim öyle konuşalım"

"Niye geldin peşimden?"

"Jisung bayılacaktın diyorum şuan boşuna nefesini harcama"

Hızlı bir şekilde okula giderken yağan yağmur durmak bilmiyordu.
Okulun kapısından girdiğimizde öğrencilerin, öğretmenlerin ve arkadaşlarımın gözleri bizi izliyordu.

Star LoversHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin