✧・゚: *✧・゚:*
Etrafta Gezinen Kedicik
Hoseok, duran arabadan Namjoon sayesinde indiğinde, şehrin göbeğindeki Shin ailesinin malikanesine baktı. Min klanından sonra en gösterişli malikanelerden yalnızca bir tanesiydi. Hoseok, gün henüz batmadığından etrafta birinin onu tanıyacağından endişelense de merkeze kıyasla daha taşra bir yerde oturduğundan insanların yalnızca soyadını tanıyacağını düşünüyordu. "Endişelenmeyin, burada beni bile tanımıyorlar." Diye fısıldadı Namjoon ona.Brandis, aptal oğlanın pot kırdığını düşündüğü için gözlerini yumdu alfanın azarlanma ihtimaline karşı. Ancak Hoseok, Namjoon'u hiç de yanlış anlamamıştı. "Yaa, öyle herkesin dedikodusunu yaptığı bir insan mısınız?" diye sordu saf saf. Namjoon gözleriyle eline işaret etti. "Eksik bir alfanın hakkında neler dediklerini hayal edebiliyorsunuzdur." Dedi ve sağlam kolunu omegaya uzattı girmesi için. Hoseok, kolunu memnuniyet ile Namjoon'a sardı. " O kadar önemli mi sizin için?" genç omeganın merakla sorduğu soruya yalnızca gülümsemekle yetindi. "Eğer siz öyle olduğumu düşünmüyorsanız umurumda değil." Hoseok başını iki yana salladı ve böylece alfanın tatlı gamzelerinin belirginleşmesine neden oldu. Öyle ki bu görüntü Hoseok'un son zamanlarda görmeyi en çok sevdiği şeylerden biriydi.
Resitali düzenleyen Shin malikanesinin sahipleri bütün misafirleri kapıda karşılıyor ve insanları içeri yönlendiriyordu. Brandis ise arkalarında görünmez bir şekilde, bir ruh gibi onları takip ediyordu. Namjoon, birkaç sima ile selamlaşıp ayaküstü sohbet etikten sonra hizmetkarların gösterdikleri uygun yere oturmuşlardı. Cılız gün ışığının girdiği büyük salonda romantik bir ortam oluşması için bordo kadife perdeleri çekmişler ve mumları yakmışlardı. Hoseok, alfanın yanındaki duruşunu hissediyor ve en önemlisi ladin reçinesi gibi kokan kokusunu duyumsuyordu. İstemsizce burnunu hafifçe ona yaklaştırarak onu koklamaya çalışıyordu. Alfa elbette, omeganın ona yaklaştığını anlamıştı.
İnce ve kısa boylu bir kadın, küçük sahneye çıkmış ve pozisyon alarak kemanı çalmaya başlarken Namjoon da Hoseok'a doğru çevirmişti yüzünü: "Beni işaretlemeye mi çalışıyorsunuz yoksa?" Her ne kadar farkında olmasa da Hoseok, koku almaya çabası içindeyken kendi feromonlarını da coşturmuştu. "Üzgünüm." Diye fısıldadı Hoseok. Bir yandan kulağına Adagio sol minör olduğunu düşündüğü melodi doluşuyordu. Oldukça gergin ve dingin bir yapıttı. Namjoon, Hoseok'un utandığı için pembeleşen yüzünü inceledi, içerinin loş olmasına neden olan bordo renkli perdeler bile gölge düşürememişti omeganın güzel suratına. "İşaretlemeye çalışıyordunuz yani?" diye dalga geçti. Öyle olmasa bile bunu düşlemek ve omega ile uğraşmaktan bir zarar gelemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adagio | namseok
FanficHoseok, genç yaşlarında aşkın peşinden koşmaya hevesli ve zamanın ruhunu hissetmeye göz dikmiş bir omegaydı. Toplumun onaylamayacağı kararlar almayı göze almıştı; fakat kendini buhrana iten bir aşk sancısını çekmeyi hiç beklemiyordu.