VI. İçimizdeki Canavar

224 28 13
                                    



                                                                            ✧・゚: *・゚:*


                                                                  İçimizdeki Canavar






Namjoon'un küçükken korktuğu bir sürü şey vardı: yılanlar, hamamböceği, karanlık ruhlar, şeytan ve canavarlar. Her gece uyumadan önce babası ona kırmızı deriyle ciltlenmiş masal kitabından masal okur ve uykuya dalana kadar ona sarılıp uyuturdu. Annesi ikilinin bu ilişkisini bazen kıskanıp aralarına dahil olmak istese bile alfa Yi-joon'un yoğun hayatında oğlu ile vakit geçirebildiği tek özel an ona kitap okumaktı. Bu yüzden oğlu ile baş başa kalmayı isterdi.

Namjoon, çocuk olmanın verdiği zafiyet duygusuyla babasının kurdunun uzaklaştığını hissettiği an uykusundan uyanır ve ondan hem dolabını hem de yatağının altını kontrol etmesini isterdi. Çünkü orada saklanmış kötü şeyler olduğuna inanırdı. Babası, öldüğü güne kadar dolabını ve yatağının altını kontrol etmişti, ancak çabası boşunaydı. Namjoon babasını yanlış yere yönlendirmişti bunca zaman boyunca, bunu anladığında henüz on beş yaşındaydı.

Alfa korkunç bir kabustan ağlayarak uyandı. Yine.

Oda zifiri karanlıktı, gün henüz aydınlanmamış, hava hala karanlıktı. Namjoon'un sırtı ve yüzü ter içinde kalmış, gözyaşları dudaklarına doğru süzülüyordu. Endişeyle yattığı yerden doğruldu ve üzerindeki ağır yün yorganı iteledi. Fakat göğsündeki baskı geçmemişti. Sızlanarak yatağının kenarında, tozlu kitap yığınlarının üzerindeki küçük gaz lambasını yaktı ve odanın aydınlanmasını sağladı.

Odayı boş boş incelemeye bırakıp dolabın kapağında asılı duran aynadan kendi yansımasına baktı alfa. Terlemiş göğsüne jile bezi gömleği yapışmış, saçları karmakarışık olmuştu. Namjoon, kendisine bakarken küçüklüğünde yaşadığı tanıdık korkuyu hissetti iliklerinde. Tüylerini ürperten bu korkuyla çıplak ayaklarını yataktan çıkardı ve cesaretle gaz lambasını eline alarak yatağının altına bakmak üzere dizlerinin üzerine çöktü.

Namjoon, karanlığı aydınlattığında yatağın altında hiçbir şeyin olmadığını gördü. Babası öldüğünde canavarları kendisi kontrol etmek zorunda kalmıştı, eskisi kadar sık sık yapmasa da kabus ile uyandığı bütün gecelerde bunu yapardı. Yatağın altının boş olduğuna ikna olduktan sonra dolabı kontrol etmek üzere ayağa kalktı, ahşap kapısını araladı. Dolapta getirmiş olduğu kıyafetlerden başka hiçbir şey yoktu. Alfa endişeyle nefesini dışarı üfleyip dolabın kapağını örttü ve aynada kendi yansımasıyla yüz yüze geldi.

Namjoon, kendisiyle göz göze geldiğinde sonunda canavarı görebilmişti. Canavarın içinden çıkmaya çalıştığını, çığlık çığlığa tepindiğini gördü. Alfa terlemiş, perişan bedenini süzerken hırsla sol elindeki sargıyı söktü ve elinin olması gerektiği yerdeki boşluğa baktı. Çıldırmış gibiydi, teninin altından çıkmaya çalışan eli, içinde gezinen pençeyi ve on beş sene önce Yeong-ho'nun deldiği karnında kalan bıçak yaralarından yeniden kan aktığını görüyordu. Birdenbire geceliği kırmızıya boyanmıştı, buna rağmen Namjoon hiç acı hissetmiyordu.

Bunca zaman boyunca yatağının altında olduğunu düşündüğü canavar meğerse içindeydi.

Namjoon onu öldürme dürtüsüyle hırlayarak sağlam eliyle, aynaya bir yumruk geçirdi. Ayna tuz gibi dağılırken, yere düşmüş keskin bir parçayı eline aldı, buğulu camdaki yansımasında yer alan canavarın ona sırıttığını fark etti. Sanki dalga geçer gibi, dişlerinden kan akan canavar ona gülümsemekteydi. Alfa buna bir son vermek adına bedenindeki yaraları daha derinden çizmeye ve deşmeye başladı. Yeong-ho'dan hırsını almak istercesine, onun açtığı yaraları daha derinden kesiyor, kanayan yerleri iyice açarak içindeki canavarı yok etmeye çalışıyordu; çok geçmeden bir kan gölünün içinde kalmıştı alfa. Acıyı hissetmiyor oluşu ölemeyeceği anlamına gelmezdi. Ne de olsa Namjoon canavarı öldürmeye çalışırken kendi bedenine de zarar vermişti.

Adagio | namseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin