-küçük kızaacı, korkuyu yendi
korku, arkasına bile bakmadan kaçtı
acı dimdik
öyle büyük
öyle güçlü kiacı, korkuyu yendi
korku, kaçtı
sonra durdu
kendiyle savaştı
ne kazandı, ne kaybetti
dönüp baktı
acı hala çok büyükkorku, bir şeyi fark etti
acıda, kendini gördü
asıl büyük olan
güçlü olan
kendisiydi aslındaO, o kadar korku doluydu ki
acısını çoğaltarak
korkusunu bastırmaya çalıştı
başaramadı
daha fazla acı çekti
her seferinde, daha fazlakorku, geri geldi
sırtındaki yükü taşıyamayan kıza baktı
onun için ağladı
onun için haykırdı
"acı çektikçe korkusuz olacaksın!"
bu bir yalandıkorku yavaşça,
dizleri üstüne düşmüş kızın yanına eğildi
"korkma, ne ben kalıcıyım ne de acı."
kız ağlamaya başladı
"ne zaman gideceksiniz?"
korku, acıyla konuştu
"gücünü topladığında."
kız öfkelendi, bağırdı
"gücüm kalmadı ki toplayayım!"
korku hafifçe gülümsedi
"ne kadar güçlü olduğunu,
korkmaktan korkmadığında anlayacaksın."kız, denileni anladı, bu
korkunun güçlenmesine neden oldu
korku, yavaşça ayağa kalktı.
acı, omzuna yaslandı.
kız, ellerini sertçe yere yaslayarak
kendini kaldırdışimdi ne acı, ne korku kazandı
kazanan tek kişi, dizleri yırtılmış,
acaba daha fazla yırtılacak mı diye düşünmeyen
küçük kızdı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sararmış bir kağıt parçasında
Poesíaacı, yüreğimde yetişen bir çiçek. yaşlarım, can suyu. ellerimle diktim onu. mutlulukla aldım saksısını. bilmiyordum, ne yaptığımı. filizlendi. karanlık çökerken izledim. daha da hızlandı büyümesi. karanlıktan aldı boyunu. karanlı...