4.Gerçek

253 36 7
                                    

Meyra ve Pars...

Liseli kız havanın sıcaklığıyla oflarken daha da hızlı adımlar atmaya başladı. Tek amacı babasının otelindeki restorana gitmekken, bu havada kışlık siyah şal taktığı için çok pişmandı. Sabah geç kalma korkusu yaşadığından eline ilk gelen şalı seçmişti. Şimdi de ceremesini çekiyordu. Okul çıkışı babasının restoranında çalışmayı çok sevmese şu an onu kimse tutamazdı ve koşarak eve giderdi. İsyan eder gibi attığı her adımda bu sıcakta erimemek için dua ediyordu.

Otele yaklaştığı sırada uzakta iki tane orta yaşlı kadının genç bir çocukla konuştuğunu görünce duraksamıştı. Genç çocuk kaldırımda oturmuş, dirseklerini dizlerine yaslayarak duruyordu. Başı eğikti ama omuzlarının hareketinden genç kız onun ağladığını anlamıştı. Teyzeler ise "Yapma oğlum derdin ne söyle."diyerek onunla konuşmaya çalışıyorlardı. Çocuk ise dakikalar boyunca iç çekmek dışında birşey yapmamıştı.Ellerinde pazar arabası olan kadınlarda, bu dakikalarda ısrarla ona soru sormaya devam etmişlerdi.

Birden başını kaldıran çocuk
“Size ne, defolup gidin!!” diye terbiyesizce bağırınca Meyra kaşlarını çattı. Belki canı acıdığı için can yakmaya alışmıştı ama genç kız sırf iyilik yaptı diye geri çevrilen kadınların hakkını ona yedirmeyecekti.Teyzeler onu kınayan cümleler edip "Ne halin varsa gör!!” dedikten sonra uzaklaştılar. Saçları sarı olan çocuk ise avuçlarını gözlerine yaslayıp içli içli ağlamaya devam etmişti.Genç kız canı acırcasına hıçkıran çocuğun bu haline dayanamamıştı.Meyra  hiç beklemeden  ona  yaklaştı, hatta tam dibinde ayakta durdu. Bu kadar yakındayken  üzerindeki okul formasını ve bir köşeye fırlatılmış çantasını da net olarak görmüştü. Israrla onu fark etmeyen çocukla aralarında biraz mesafe bırakıp onu sinir edecek ilk cümlesini kurmuştu.

“Sokağın ortasında oturup, çocuk gibi ağlamaya utanmıyor musun?"

Muhtemelen ağlamaktan kızarmış gözlerini ovuşturan çocuk, sıkılmışcasını oflamıştı. Yine hangi baş belası teyze geldi acaba diye düşünürken başını kaldırıp bakmaya tenezzül bile etmedi.

"Defolup gitsene teyze.Sana ne benim ağlamadan!"

Meyra daha da çatılan kaşlarıyla
"Cevap da veremiyorsun?" demişti. Ağlamaktan sinirleri yıpranan genç ise birden  bağırdı.
“Birincisi sokak ortasında değilim, kaldırımdayım!! İkincisi ağlama hakkı sadece çocuklar ve kadınların değil!!Zaten böyle diye diye mahvettiniz bizi. Ağlama hakkımızı elimizden alıp sonra da neden bu kadar taş kalplisiniz diyorsunuz?"

Meyra her konuda kaltıldığı çocuğa sadece "Haklısın." deyince çocuk gözlerini çevirip ona baktı. Karşısında kendi yaşlarında tesettürlü bir kız görmeyi beklemeyen çocuk, onun bal rengi gözlerine takılı kalmıştı. Kızın gözleri, kaşları, burnu, çenesi ve dudakları çok güzeldi. Sadece yüzünün bir kısmı bile bu kadar güzelse saçları açıkken düşünemiyordu bile.

Meyra gitmesi gerektiği ve bu çocuk onu bu kadar dikkatli süzdüğü için geriye doğru bir adım attı.
“ Akıllı olduğun ağlama hakkını savunmandan anlaşılıyor ama terbiyesiz olmana gerek yok. Az önceki teyzelere öyle davrandığın için  bir daha yolda ağlayan birisine yardım etmeyecekler.Ve sen bunun sorumlusu olacaksın. O yüzden kendin için bir şey yaparken, başkalarında kalıcı kötülükler bırakmadığından emin ol.” diyen kız son olarak
“ Allah’a emanet ol." dedikten sonra oradan uzaklaşmıştı.

Sıcaktan erimek üzereyken girdiği otelde babasını kısa bir an görmüş, sonra da restorana inmişti. Babası pasta şefi olmak isteyen kızının en alttan başlamasını istediği için,garsonluk yapan Meyra resmen arı gibi çalışıyordu.Hiç gocunmadığı hatta tanımadığı insanlarla iletişimde olduğu için bu mesleği çok seviyordu.Oysa ki bazıları patronun kızıyken garsonluk yapmasına tuhaf bakıyordu.Günün sonlarına doğru sipariş almak için geldiği masaya "Buyurun ne alırsınız?" der demez  birkaç saat  önceki çocukla göz göze geldi. Sanki ağlayan o değilmiş gibi dimdik duran liseli genç, şaşırmış kıza  gülümseyerek bakıyordu.

KAKTÜS VE İNTİKAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin