"Kızımızı koru.."
Bir yardım çığlığı.
Bir feryad.
Bir kan gölü.
Bir kadın haklı çığlıkları tüm şehri sağır edecek türden serbest kalırken, dudaklarındaki pis bezden dışarıya çıkamamıştı.
Bir kurşun.
Zalimin silahından çıkan bir kurşun, gencecik bir adamın sol yanını kırmızıya boyarken, sandalyede eli kolu bağlı olduğu halde çırpınan genç kızın içi çürümüştü. Sevdiği insanların ölümünü izlemeye dayanamayan gencecik canı ağlamaktan kül olmuştu resmen.
Ama hala kimse ona acımıyordu. Yanı başında katil oluşundan utanmayan adama, gözlerini dikerken bile yerdeki cansız beden için çığlık çığlığa bağırıyordu.Belki ağlamaktan ciğeri yanadı da , biri girerdi şu kapıdan umuduyla çırpınıyordu.Ama kimse gelmedi..Gelemediler..
Sonra ağlamaktan mahvolan bal gözleri, yerdeki adama kaydı..Dayak yemekten sarı saçları kana bulana,n gülüşü solan adamın hastaneye gitmesi için kendini parçalıyordu ama nafile. Zalimin merhameti olsa masum bir cana kıyar mıydı ki,şimdi de hastaneye götürsün... Pis bir kan kokusu ciğerlerime dolarken daha çok ağladı gözleri. Bu hayatta en sevdiği adamdı yerdeki. Pars Kılıç.
Az önce pis dediği kanda, onun cennet bahçesi kadar güzel olan sol yanından sızmıştı. O an utandı kötü düşüncesinden. Pars'ın kanı pis kokmazdı. Daha bir saat önce onu ve çocuğunu, sıkıca saran bir adamın kanı bile misk gibi kokardı. Güneşi kıskandıran saçlarına kendi kanı bulaştıkça , Meyra daha çok çırpındı..
Saçlarında olması gereken şalı bile umursamadan, acısını çığlıklara döküyordu.Oysa her şey öz amcasının oğlunu sevmiyor diye olmuştu. Sapık olan kuzenini kabul etmedi diye masum bir can yok olup gitmişti. Bunların olacağını bilseydi kopasıca dili hayır demek yerine evet derdi.Ama artık çok geçti. Bunca yaşananlardan sonra Pars'a geç kalmıştı.
Meyra..
Parıldayan ışıktı o.
Sırf küçük kızını korumak için bir canı harcamış lanetli bir ışıktı.
O günden sonra karanlığına bir damla umut ışığı bulamayan Meyra'ydı..🌵🌵🌵
Pars'ın son söylediğinden bile anlaşıldığı üzere, hala ona ait olmayan bir kızı koruyordu. Aylar vermişti Zümra’ya, hatta yıllarını. Küçük kızın kendi kızı olduğunu düşünsünler diye sayısız video ve fotoğraf çekmişti. Paralar döküp abisinin bir arkadaşına DNA testi bile yaptırmıştı. O da yetmemiş kimliğinde kızı olarak sahiplenmişti. Hep övündüğü soyadını bu küçük kızla paylaşmıştı.
Meyra'yı üzmemek adına onun yanında söylemese de bunları yapmak onu çok hırpalanmıştı. Zümra'yı iyileştirmek ve Meyra'ya dost olduğu zamanlar, her şeyden uzaklaşmıştı. Küçük kızı öğrendiği ilk an onu göğüs kafesinde saklama ihtiyacı duymuştu.Hatta arkadaşına evlenelim demişti ama inatçı kadın bunu kabul etmemişti...İnsanların ona bakışlarına lafladına rağmen Zümra'yı büyütmüş, Pars'a bir dost olmuştu..Pars buna üzülmüş ve onu elalemden, akrabalarından koruyamamanın pişmanlığıyla yanmıştı..
Yıllar sonra yani Zümra ona 'Kedicik' diyecek kadar büyüdüğünde ise her şey tamda Pars'ın hayallerindeki gibiydi. Küçük manevi kızı hep yanında ve biricik dostu da düşmanlarından uzak güvendeydi. Kahkahalarıyla Atlantis’i inleten üçlü çok iyiydi. Ama her şeyin bir sonu olduğu gibi bu mutlulukta bir kurşunla sona ermişti. Hem de Pars'ı yere yağan ve güzel mavilerini sonsuza kadar kapatan kalleş kurşunuyla. Genç adamın gidişi Meyra'nın kahramanından ayrılmasına sebep olurken, söyledikleri yalan onu zalim ve yaralı bir adamın avuçlarına düşürmüştü. Hatta daha da dibe düşerek o adamın karısı olmuştu. Ama bu olanlarda tek bir tesellisi vardı, o da kızının iyi olmasıydı. İçinde Çağan'a karşı duyduğu şey, vicdan azabıyla sarınmış bir mahcubiyetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAKTÜS VE İNTİKAM
Fiksi RemajaKardeşini bir bilinmezliğe kurban veren adam, bir suçlu arıyordu günah dolu hayatına..Kardeşiyle beraber mutluluğunu da gömen ÇAĞAN MİRZA KILIÇ, tüm soru işaretlerinin merkezindeki kişiyi seçtiğinde , zaman onlar için kırgın dakikalarında takılı kal...