Bölüm 8: Çok Oluyorsun

526 32 19
                                    

kavga yazarken tosbik:

kavga yazarken tosbik:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


👮🏻

"Atalay... Bey, Atalay Bey çok korktum. Adam bir anda saldırdı." diye salya sümük ağlayan Ayşin'in sesi bütün karakolu inletmişti. Karakola girdiğim an duyduğum o ince ses, beynimde bir şimşek çakmasına sebep olmuştu. Gözlerim, hızla, sesin geldiği yöne ilişti. Gördüklerim, beynimde sağanak bir doluya sebep oldu.

Ayşin, Atalay'ın göğsüne sinmişti. Ayşin, benim sevdiğimin göğsünde ağlıyordu. Atalay ise omuzlarından, hafifçe, tutuyordu. Başıma bir ağrı girdi ve başımın her bir yanı, saniyeler içinde, bu ağrıyla doldu. Derim bir nefes aldım. Sakin ve, en önemlisi, olgun olacaktım. Ki, "Komiser İlyas Bey'in kızına boynuzlar takıldı, anlaşılan." diyip gülen Artist Orhan'ı duydum. Kimse, kimse babam hakkında bir şey diyemezdi.

Gözlerim sert bir şekilde Orhan'a döndü. "Ne diyorsun sen? Sen ne diyorsun lan? Sen kimin babasına laf ediyorsun? Sen, kim olduğunu zannediyorsun? Seni, seni yok ederim! Anladın mı, Artist?" dedim Orhan'ın üstüne yürürken. Sesim, Ayşin'in sesini bastırmıştı. Hatta, ben bağırdıktan sonra bütün karakolu bir sessizlik kaplamıştı. "Mira Hanım, ben bir şey demedim ki." diye fısıldadı Orhan. "Bak, Artist, bak kardeşim, bak canım, üç maymunu oynama. Aptal değilim. Seni mahvederim, anladın mı!" dedim. Tam üstüne atlayacakken iki kol belime sarıldı ve beni kendine çekti. Bütün bedenim arkamdaki vücuda yaslanırken, yüzüm arkama döndü. Arkamda, sadece, kaslı bir göğüs ve bir polis üniforması gördüm. Başımı yukarı kaldırdığımda Atalay'ın, her zamankinden farklı, yumuşacık bakışlarıyla karşılaştı.

"Sakin ol, Mira. Lütfen." dedi, sessizce. Derin bir nefes verdim, kolları belime daha sıkı sardı. Kafası, yavaşça, boynuma doğru indi. Burnu boynuma temas ettiğinde derin bir nefes çekti, daha sıkı sarıldı. Sanki, sanki hiç bırakmak istemiyordu. Tam bu anının tadını çıkarmaya hazırlanıyordum ki, cılız bir ses, "Atalay Bey, boynum çok acıyor! Adam boynuma zarar vermiş olmalı!" diye bağırdı. Az önce verdiğim derin nefesi geri aldım. Ardından, Atalay'ın belime sarılmış kollarını açtım. Boynumda olan başını kaldırdım, elimi yanağına yerleştirdim ve gülümseyerek iki kere yanağını okşadım. Sonra da bedenlerimizin temasını kestim.

Hızlı adımlarla Ayşin'in yanına ilerledim. Ayşin, ne olduğunu anlayamazken ellerim saçlarını buldu. Avucumda oluşan saç yumağını tüm kuvvetimle çektim, ciyakladı. "Şurada romantik bir an yaşıyoruz, gel içine sıç! Özele saygında yok! Ayrıca, sevgilimin üniformasını sümük yapmışsın. Şimdi tekrar yıkayacağım. Ama sen yıkamayacaksın. İstediğin olmayacak, Ayşin. Hiçbir zaman Atalay'ın sevgilisi olamayacaksın! Aklından çıkar şunu!" Bağırmıştım, sesim bütün binada yankılanmıştı. Kaşlarım çatık bir şekilde Ayşin'e bakarken, Ayşin güldü. Ben bir aptal olduğunun ortaya çıktığına sevindiğini düşünürken, "Orası hiç belli olmaz. Yemeyenin malını yerler, anla artık sen." dedi. Yaptığı îmanın iğrençliğiyle yüzümü buruşturdum. Ardından, avucumdaki saçlar yardımıyla, yüzünü yüzüme kaldırdım. Sol elim boştaydı, avucuma tükürdüm. Sonrada elimi havaya kaldırarak sert bir tokat attım. Başı yana düştü.

"Hadi, tekrar söyle. Tekrar söyle!" diye bağırdım. Yana düşmüş başını kaldırdı, dudağı kanıyordu. "Yemeyenin malını-" derken bir tokat daha attım. Başı tekrar yana düştü. "Tekrar söyle!" Başını tekrar yukarı kaldırdı. "Yemeyenin-" Bir tokat daha attım. "Tekrar!" Başını üçüncü kez yukarı kaldırdı. "Ye-" Bir tokat daha attım. Başı tekrar yana düştü. "Te-" derken havaya kaldırıldım. Bir kol bacaklarımı, diğer kol belimi sardı. Ardından, beni kucağına alan kişi, ters bir şekilde bedenimi omzuna attı. "Atalay Güngör Airport iyi uçuşlar diler!" dedi ve hızlı hızlı yürümeye başladı. Atalay olduğunu öğrenmenin rahatlığı, kasılan bütün sinir kaslarımı yumuşatmıştı.

Ben, Atalay'ın poposuyla bakışırken Ayşin, "Darp raporu alacağım!" diye bağırdı. Kafamı bakıştığım popodan kaldırdım, Ayşin'e bakmaya başladım. "Cesaretin varsa alırsın, bebeğim." dedim. Onda cesarete dair hiçbir şey yoktu, emindim.

Ayşin'e söylediklerimden sonra kafamı tekrar yere doğru indirdim. Ve tekrar Atalay'ın poposuyla karşılaştım. Ben rahat rahat, nereye olduğunu bilmediğim, yolculuğumu yaparken Atalay, "Bir gün başına iş açmadan duramazsın, değil mi?" diye soru yöneltti. "Açıkçası, dururum fakat Ayşin'le ilgili bir şeyse üzgünüm, duramam." Atalay'ın sabır çeken sesi geldiğinde konuşmaya devam ettim. "Ayrıca, beni yere mi indirsen? Tamam, anladık, popon çok güzel. Fakat ben niye oturma organınla bakışıyorum ki?"

Bunu dediğimde, Atalay beni yere indirdi. "Al, şimdi gönlünce yürü. Kimseye bulaşma." dedi ve beni bırakıp yürümeye başladı. "Ya, şey, aslında bir sıkıntı yoktu. Rahattı yani. Oturma organınla bakışmak da kötü değildi." dedim, o uzaklaşmadan. Atalay duyduklarıyla öylece kaldı. Sağ eliyle yüzünü sıvazladı ve bana doğru döndü. Hızlıca aramızdaki mesafeyi kapattı, tam önümde durdu. "Bak, Asil. Sınırlar diyorum, ağabey sınırları diyorum fakat senin yüzünden sınırlarımı koruyamayacağım." derken nefesi yüzüme çarpıyordu. "Sana kimse sınırlarını koru demiyor, Atalay. Sen, benden dört yaş büyük olduğun için sınırlar koyman gerektiğini düşünüyorsun. Fakat bir sınır koymana gerek yok. Ağabeyim değilsin, kan bağımız yok. Ağabeyime ve babama da ayıp olmaz, merak etme." dedim. Atalay'ın gözleri dediklerimden sonra kapandı. Ya sabır diliyordu ya da dediği sınırları aşmak için biraz zaman istiyordu, emin değildim. "Bana merhamet et, Asil. Bunu yapamam, fakat sen o kadar çok kafamı karıştırıyorsun ki, yapabileceğime inandırıyorsun." dedi gözlerini açtıktan sonra.

"Yapabilirsin çünkü. İstersen yapabilirsin, istemiyor da değilsin, biliyorum. O zaman bu inadın kime?" diye sordum, dudaklarımın, her bir kelimeyi ortaya dökerken, daha çok kıvranmasına özen göstererek. Yaptığım işe yaramıştı, gözleri dudaklarıma kaymıştı. Şu an ise, gözleri baktığı yerde oyalanıyordu. Fakat işi gizli yapmıyordu, alelade bir şekilde yapıyordu, fark etmemi ister gibi. "Bir daha kimseye şiddet uygulama, Asil. Unutma, şiddet ve kışkırtmak kötü bir şeydir." dedi, dudaklarıma olan bakışlarını sürdürürken. Dudaklarımda ufak bir gülüş peydah oldu. Ben güldükten sonra, bakışlarını dudaklarımdan çekti. Doğruca gözlerime bakmaya başladı. Gözlerime çok derin bakıyordu ve bu yutkunmama sebep oluyordu. Her geçen saniye de yutkunuyordum, dilime gelen çoğu kelimeyi geri yutmaya çalışıyordum. Tam ağzımı açıp aklıma gelen bir şeyi söylüyordum ki, arkasını dönüp hızla uzaklaştı.

👮🏻

umarım beğenirsiniz,
görüşmek üzere!🤍

KIZ BANA POLİS ABİ!  -yarı texting- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin