eleven,,

440 30 38
                                    

Gece geç saatlere doğru eve döndüğümüz için Arda'nın ısrarı üzerine onlarda kalmak zorunda kalmıştım. Misafir odasında, İzem'e göre benim odamda, mışıl mışıl uyuyordum. Ta ki yüzüme boşaltılan bir bardak suyun beni uyandırmasıyla.

Ağzımdan istemsizce çıkan bir bağırış sonucu Arda odaya daldı. İzem sırıtırken ben ona ters ters bakıyordum. Arda'nın bakışları ben ve İzem arasında gidip geliyordu. "Allah kahretmesin seni İzem!" elimle yüzümdeki suyu kurulamaya çalıştım. "Ya abiciğim yakışıyor mu size şöyle şeyler, kaç yaşındasınız siz?"

"Aramızda bir yaş var ve daha geçen gün lavabodan çıktığımda önüme atlayıp beni korkutmaya çalıştın abi." İzem'in cümlesiyle sesli bir kahkaha attım. Arda, İzem'e sinir olduğunu belli eden bakışlar atarak çıktı odadan. "Kalk hadi, Arya ve Mira gelecek birazdan."

"Ne bu telaş?" kaşlarımı çatarak İzem'e baktım. Karga bokunu yemeden ne yapacaktık? "Daha alış veriş merkezine uğrayacağız, geç kalmayalım diye?" yüzüme yerleşen sırıtışla beraber İzem omzuma vurdu. Gülerek teslim oluyorcasına ellerimi kaldırdım. "Tamam ya, demedik bir şey." İzem bana dil çıkararak çıktı odadan.

Lavaboda işlerimi hallettikten sonra misafir odasına döndüm. Yanımda giyecek bir şeyim yoktu ki benim? Mecbur İzem'den giyecektim.

İzem'le bedenlerimizin aynı olması kadar mükemmel bir şey yoktu. Resmen ikiz kardeş gibiydik ve çok kaotik bir ikiliydik. Sürekli bir şeyler peşinde oluşumuz ve bunu her seferinde beraber yapışımız ise en büyük kanıtıydı. Kızlar size benden tavsiye, en yakın arkadaşınızın sizinle aynı beden olmasına önem verin!

İzem'in odasına girdim. Dolabının önünde kıyafet seçiyordu. "Senden giyineceğim mecbur. Kıyafetim yok." elleriyle dolabını gösterdi. "Dükkan senin." beraber kıyafet seçtik, ardından hafif birer makyaj yaptık.

Kahvaltı yapmamıştık ve ben çok acıkmıştım. Mutfağa inip kendimize sandiviç hazırladık. Onları yerken mutfağa bir anda Arya ve Mira girdi. Basılmış gibi hissettim kendimi. "Günaydın!"

Ağzımdaki lokmayı yutabilmek için bardağımdan bir yudum su içtim. "Günaydın. Nasıl girdiniz siz içeri?" İzem çatılı kaşlarla kızlara bakarken arkalarından Arda çıktı.

Gülerek onu izlerken kızların konuştuklarını duymaz olmuştum. Kendine bardak ararken benim bardağını görmesiyle ben itiraz bile edemeden bardağımda kalan suyu kafasına dikti.

Ters ters ona bakarken yanağımdan öpüp hızlı adımlarla odasına kaçtı. Arkasından gülerek göz devirdim. Bu kadar tatlı olmak zorunda mısın be çocuk?

"Dünya'dan Alev'e!" gözümün önünde sallanan elle düş dünyamdan ayrıldım. "Nereye daldın yine?" omuz silkip ekmeğimden bir ısırık daha aldım. "Hiç."

"Hadi hızlı yiyin, daha alış veriş merkezine gideceğiz diyorsunuz." İzem'le kafa sallayarak Mira'yı onayladık. İkisi de geçip karşımızıa oturdu. "Bu arada aç mısınız? Sormayı unuttuk."

"Yok ben sordum. Sen o sırada Arda'nla ilgileniyordun." bu defa omuz vurma sırası bendeydi. İzem bana öpücük yolladı ve son lokmasını ağzına attı.  Arda tekrar yanımıza geldi.

Ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra ayaklandım ve elimde kalan minik ekmek parçasını Arda'nın ağzına teptim. "Su ver bana!" inadına ona karşı emir kipiyle konuştum.

Tezgahın üzerine bıraktığ bardağıma su doldurdu ve bardağı bana uzattı. Teşekkür edip bardağımla beraber kalktığım yere geri oturdum. "Oturmasan kızım, hadi!"

istanbul beyefendisi.gülerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin