Herkes pastalarını bitirdikten sonra ortalığı sonra toplamaya karar verdik. Şimdi sıra hediye faslındaydı. İsak'ın vereceği tepkiden çok heyecanlıydım ama hediyemi sonlara doğru vermek istiyordum.
İlk önce Arda'nın hediyesiyle başladık. Oldukça şık bir saat almıştı. Arda'yla önce tokalaşıp sonra sarıldılar. Ardından İsak saati bileğine taktı. İkinci hediye Yusuf ve Bora'nın ortaklaşa aldığı ve pahalı olduğu her halinden belli bir güneş gözlüğüydü. İsak onlarla da sarılıp tokalaştı. Ahmet de Fenerbahçeli bir tişört almıştı İsak'a. Sıra kızlara geldiğinde ilk önce Mira uzattı hediyesini. Fenerbahçeli bir şapkaydı o da. Arya ise gerçekten güzel kokan bir parfüm almıştı.
Sona ben İzem kalmıştık. İzem'in hediyesinin en sona kalması için önce ben uzattım elimdeki siyah poşeti. Herkes merakla içinden çıkacak şeyi beklerken kalp atışlarım hızlanmıştı.
Çıkan atkıyla herkes kahkaha atarken İsak "ciddi misin?" tarzında uyuz olduğunu belli eden bir surat ifadesiyle bana balıyordu. Atkıyı bir kenara bırakırken elini tuttum. "Giymek zorundasın!" İsak'ın ağzı açıldı. Bu defa şaşırmış bir ifadeyle bakıyordu. "Hayatta olmaz!"
"Sus, ben senin için Fenerium'a girdiysem sen de bu atkıyı takacaksın!" atkıyı İsak'ın elinden aldım ve boynuna dolayıp iki ucunu önde gevşek bir şekilde bağladım. İsak dirense de bir işe yaramayacağını anlamış olmalı ki hiçbir şey demedi.
Son olarak İzem'e gelmişti sıra. Çantasından bir kutu çıkarttı ve İsak'a uzattı. İsak boynundaki arkının varlığını unutmuşcasına gülümsüyordu. Kutudan çıkan bileklikle İzem'le gurur duydum. Oldukça şık ve zarif gümüş bir bileklik almıştı. İsak nutku tutulmuş vir şekilde bilekliğe bakıyordu. "Bu cidden çok güzel. Teşekkür ederim."
"Rica ederim." İsak sırıtmaya devam ederken elindeki bilekliği İzem'e uzattı. "Sen takar mısın?" İzem tabii ki reddetmedi ve İsak'ın dibine girip bilekliği taktı. Sonrasında muhabette geri döndük. İsak sıcak bastığını söylerek atkıyı çıkardı boynundan. Ne kadar itiraz etsem de geri takmamıştı.
"Tabaklark götüreyim, geliyorum hemen." İsak tabakları toplamaya başladı. "Yardım edeyim ben de." İzem büyük bir heyecanla kurduğu cümlenin ardından kalkıp ona yardım etmeye başladı. Allah'ım gerçekten karı koca gibiler!
İkili tüm tabakları mutfağa götürdü, biz de geçip tekrardan koltuklara oturduk. Arda ve Ahmet yanımda sohbet ederken ben telefonumla ilgilenmeyi seçtim. Bir süre İnstagram'da dolaştım. "Ben bir su içeyim." Arda'nın kalkmasıyla içimde bir endişe duygusu uyandı.
İzem ve İsak geriğinden fazla uzun bir süredir mutfaktalardı. Kim bilir ne yapıyorlardı orada. Arda'ya yakalanmaları hiç de hoş olmazdı, hem de İsak'ın doğum gününde.
Arda gittikten sadece birkaç saniye sonra bende kalktım ve mutfağa gittim. İzem ve İsak dip dibe olmasalarda yine aralarında yakın bir mesafe vardı. Arda kapının önünde durmuş ikiliyle bakışıyordu. İzem'in bakışları beni bulduğunda yüzüne bir rahatla geldi.
Kocaman bir gülümse yerleştirdim suratıma ve Arda'nın yanından geçip İzem'le İsak'ın arasına girdim. "İsakcığım bana dolaptan bir su verebilir misin?" Arda hâlâ kapının orada dikiliyordu. "Arda dikilip duracağına bir bana bir de kendine bardak çıkart, hadi."
Arda dediğimi ikiletmeyip iki tane bardan çıkarttı. İsak da dolaptan aldığı su şişesindeki suyu Arda'nın çıkarttığı bardaklara doldurdu. Bardaklardan birini Arda'nın eline tutuşturdum ve elimi sırtına yerleştirip onu öutfaktan çıkartım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
istanbul beyefendisi.güler
FanfictionArkadaşlar arasındaki en önemli kurallardan birisi de şudur; kız/erkek kardeşler her zaman sınırın ötesindedir. Ancak İzem ve Alev'in arkadaşlığı bu kurala o kadar da önem vermemişti. Küçüklüğünden beri imkansızıydı Arda onun. Arda'nın gözünde küçü...