1.Yıldız

24 3 0
                                    


"Hey, Drag. Beni duyabiliyor musun? Kendine gel lanet olası yerden bitme seni."

Kim bu cırtlak sesli?

"Sana söylemiştim Kuron, yakışıklımın mor aleve direnci yok. Nasıl rezil olduğunu görmek eğlenceli oldu ama yine de... Bilemiyorum."

Birdi iki oldu. Üstelik ne hakkında konuşuyor bu iki dallama?

"Dert etme sen, kendine gelir birazdan ve Sylvia'nın aşkına bu kulak tırmalayıcı müzikte ne böyle? Dostum, yanındaki kuluçka yavrusu bile kaçmıştır bunun. Duymak işkence. Sylvia'dan önce deseler yadırgamazdım sanırım."

Öyleydi zaten. Yavaşça gözlerimi açmaya başladım. Başarabilmenin mutluluğuyla sızdığım şiltenin üzerinde doğrulmaya çalıştım. Her yerim karıncalanıyordu ve daha yeni siber kasapta eklettirdiğim fiber optik gözlerimden garip bir hata alıyordum. Birkaç kez başımın arkasına vurduktan sonra kendime ancak gelebildim. 

Tamamen doğrulduğumda karşımda on dakikadır aptalca bir muhabbete düşmüş olan iki dallamayı tanıdım. Jyra ve Kuron. Sylvia'nın belalı çift yumurta ikizi. Ayrıca bu müzikten onlara ne? Zamanında dahi (80 yıl önce) çok fazla tanınmasa da oldukça iyi işlere başvurmuş olan bir sanatçıydı Bob Moses. "Desire" kesinlikle kulaklarına gereken dersi vermiştir. Sanattan anlamayan iki aptal. 

Üstümde Jura taraflarından aldığım siyah mat deri ceket vardı ve altımda bol bir deri pantolon. Klasik giyinmişim. Bu da demek oluyor ki dün sağlam içmişiz ve iyi kredi çipi dökülmüşüz. Neler olduğunu tam hatırlamıyorum bile. Bir kuluçka merkezindeydik. Biraz eğlendik. Ardından... Ardından... Hatırlamaya çalıştıkça gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi oluyor. En iyisi şimdilik bırakmalıyım. Kafamı kaşıyıp gözlerimin önüne düşen saçlarımı arkada topladıktan sonra karşımda duran biçimsizlere baktım. 

Birisi bir doksan dört boyunda, gece rengine kaçan teni, bedeni çam yarmasından hallice olan, tamamen siber donanım ile yaşayan, suratı 12 yıl önceki Arasaka ve gezginler arasında gerçekleşen arbede esnasında paramparça olmuş, yeniden bir yüz implantı almasına rağmen asla bedenine uymamış, sibersayko olmaya 2 gün uzakta bir hayvan olan Kuron ve bir seksen boyunda, kızıl neon saçı, gri kedi gözü olan, yanlarından geçen her erkek ve kadın tarafından ağzı sulanılarak bakılan, çok iyi bir trox motoru kullanıcısı olduğu ve bölgeler arası yıldız haline geldiği için bacaklarını tamamen siber donanıma dönüştürmüş olan, dudaklarından asla eksilmeyen sigarası ile kız kardeşi Jyra. Tanrım, ben bunlarla alemlere akacak kadar ne yaşamış olabilirim. 

Ah, sanırım biliyorum. Geçtiğimiz günlerde sağlam bir vurgun yapmıştık. Bir Arasaka konvoyuna baskın yapıp tüm numune ve silahları içerisinde bulundukları pahalı araçlarla birlikte kaçırmıştık. Normal şartlarda Night City'de böbreğini bile bir dakika içerisinde satabilirsin. İronik olan kısım ise elden çıkarana kadar akla karayı seçmemizdi ama neyse...Eh, bu kadar emeğin bir karşılığı olmalı öyle değil mi?

"Çocuklar, burada ne yapıyoruz?"

Jyra suratına sahte bir ekşitme ve üzülme ifadesi takınıp şu kelimeleri döktü:

"Ah, yakışıklı prensim (Jyra bana bir tık yanık). Seni doruklara çıkardığım bu geceyi hatırlamaman beni çok üzdü."

Aptalca sırıttım.

"Sylvia adına sana kaç kez söyleyeceğim, Jyra? Kuluçka merkezlerinde akşama kadar beni becerseler bile seninle asla yatmam. Böyle saçma polemiklere girip seni kaybetmek istemiyorum. O yüzden sen ve ballı çam yarmam bana biraz ipucu verip beni aydınlatırsanız çok mutlu olurum."

Jyra söylediklerime hiç alınmamış gibi o vahşi gözleriyle bakıp sırıttı fakat Kuron söylediğim kelime oyununa içerlenmiş gibi görünüyordu.

"Dostum, bana bu şekilde hitap etmeyi acilen bırakmalısın. Üçümüz birlikteyken önemli değil ama bu kelimeyi dün Lakron'un yanında dediğinde, sırf güldükleri için onları parçalamam gerekecekti."

Kalan son gücümü büyük bir kahkahaya harcadım.

"Tamam, bu sondu. Sigara istiyorum kafam patlamak üzere."

İkizlerin beni takibi eşliğinde yavaşta odadan çıkıp bulunduğumuz yerin balkonuna geçtik ve birer sigara yaktık. Evin içerisinde gezinirken nerede olduğumuzu hatırladım. Tabii ki benim evimdeydik. Evi bok götürüyordu.

"Lanet olsun. Acilen bir temizlik görevlisi lazım buraya."

Kuron bana parlak metal dişlerle sırıttı.

"Adamım sabah geldi. Ama buz küvetinde yatan bir ceset olduğunu gördükten sonra son hızla evden kaçtı."

Elimdeki sigarayı neredeyse yutuyordum. Ceset mi dedi o ? Ceset dedi değil mi yanlış duymadım.

"Lanet olsun ne cesetinden bahsediyorsunuz siz ? BURASI BENİM EVİM."

Dragna Ve Takım Yıldızı (Kitap 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin