"Sen kucağıma gelip oturmuşken seni bırakacağımı mı sanıyorsun?"Yine beni oyuna getirmişti. Duygusallığım sağolsun yine gerçek sanmıştım. Ama kucağından inmek istemiyordum. Orası ayrı. Sonuçta yer rahattı.
"Bir daha yapma böyle bir şey." dedim. Hala sinirliydim. Gerçek anlamda korkmuştum çünkü.
Pis(ç)ce sırıttı. Dudaklarını tekrar dudaklarıma yaklaştırdı.
"Hey, Tae biri gelebilir." Daha da dibime girmişti. Nefeslerimiz birleşiyordu. Yutkundum. Beni öpmesini bekliyordum.
"Gelsinler bebeğim, ne olacak?" Gözlerim dudaklarına kenetlenmişti. Onun da gözleri dudaklarımdaydı. Oldukça yakındık. Lanet olsun ki öpmüyordu. Sadece bekliyordu. Ben ise kafayı yiyordum.
"Tanrım, ne bekliyorsun?" dedim yutkunarak. Gülümsemesini genişleten bu sözlerim ile konuştu. "Hm, bilmem öpsem mi?" Kaşlarımı çattım. Dudaklarını istiyordum. Ama hala öpmüyordu. Kendimi geri çekerek tekrar kalkmaya çalıştığım sırada sandalyeyi ileri ittirdi. Sırtım masaya göğsüm ise onun göğsune dayandı.
"Çok güzel kokuyorsun bebeğim."
Başını boynuna gömmüştü. Ben ise onu hissettiğim her an titriyordum. Ama onun dudaklarını istiyordum.
"T-tae dudaklarını istiyorum." Bunu söylerken utanmamıştım. Yalan söyleyemiyordum asla ona karşı.
Yavaşça geri çekilip hayran bırakan gözlerini gözlerimle buluşturdu.
"Ne istediğini çok iyi biliyorsun sevgilim." dedi. Bu sefer dayanamayacaktım. Dudaklarımı onunkilere bastırdım. Bu, çok güzel hissettiriyordu. Şuan birinin gelip gelmemesi hiç umrumda değildi.Öpüşüme mükemmel bir şekilde karşılık verirken bacaklarımı beline iyice sardım. Ellerimi ise omuzlarından tutup arkada birleştirdim. Onun elleri belimdeydi. Aynı zamanda da okşuyordu.
Elleri yavaşça t-shirt'ümün içinden belimi okşamaya başladı. Bu tüm vücudumu delicesine titretirken dudakları dudaklarımda dans ediyordu. Belimdeki hareketleri istemsizce inlememe sebep oldu.
"Şu, şu incecik belin..." durdu ve dudaklarımın üstünde konuşmaya devam etti. "Beni mahvediyor."
Dudağımdaki dudakları yavaşça boynuma indi. Dokunduğu her yar çayır cayır yanıyordu. Sürekli inliyordum.
Tamam, bu kadar yeterliydi. Biri girse gerçekten de hoş görünmezdi.
"Tae, biri girebili-"
Kapının ani açılma sesiyle korkuyla Taehyung'ı ittirdim. O sandalyeyle geriye giderken mum gibi dikildim ayağa. Daha ne olduğunu bile anlayamadı adamcağız.
Kapıya baktım. Gelen kişi Yoongi'ydi. Sırıta sırıta bize bakıyordu.
"Ow, böldüm sanırım." Direkt araya girdim. Utanıyordum. Ofiste ben, o kucak...
"Yok canım, aa ne alaka. Ben de lavaboya gidecektim. Sen bana lavaboyu gösteririsin hyung, degil mi?" dedim. Hızla ona adımlayarak. Taehyung'a bakamadım bile.
"Ben de şey için gelmiştim." Gülmesini tutmaya çalışıyordu. Yanakları şişmişti.
"Aa, şey için..." dedi ve kahkahasını saldı. Taehyung'a döndüğümde gözlerini devirdiğini gördüm."Hyung hadi." dedim. Kafasını salladı. Taehyung'a dönüp kaş göz yaptım. Umarım buna da kızmazdı.
Yoongi ile ofisten çıktık.
"Bak şu koridordan ilerle, solda kalacak." dedi. Kafamı salladım. Hızla ilerlerken arkamdaki sesle durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE HELL / TAEKOOK
РазноеYetişkin içerik uyarısı!!! Gaddarlığı ile tanınan ve cehennem diye anılan mafya lideri Kim Taehyung Gecenin bir vakti yolda ilerlerken duyduğu sesle Kim Taehyung'un adamlarının yaptığı işe şahit olan Jeon Jungkook (Yaş farkı!!!! Rahatsiz olanlar oku...