12. Bölüm

16.9K 1.3K 2K
                                    

Jungkook

Gözlerimi araladım ve etrafa baktım.
Evet, Taehyung'ın odasındaydım. Ne ara uyuduğumu hatırlamıyorum bile. Üstüme örtülmüş olan battaniyeyi sıyırdım ve ayağa kalktım. Taehyung nerdeydi acaba?

Arkamı dönmemle gördüğüm manzarayla çığlık atmam bir oldu.

Taehyung duştan çıkmıştı ve altına sadece bir havlu sarılıydı. Islak olan saçından çıplak olan göğsüne su damlıyordu.

Tanrım, sırıtıyordu. Onu süzdüğümü o kadar belli etmiştim ki... Utançla arkamı döndüm.

"Efendim, siz yani ben ah-" dedim elimi başıma vurarak. Sabah mahmurluğuyla iyice saçmalamıştım.

"Ordan manzara nasıldı Jeon?" dedi kıkırdayarak. Tanrım...

"Efendim ben sizi bir anda öyle görünce yani-"

"Tamam Jeon dönebilirsin." dedi.

Üstüne bir takım giymişti. Bu adama niye herşey yakışıyordu ki.

Karşıdaki aynaya doğru ilerledim. Boynuma baktım. İz hala vardı. Aklıma dün olanlar geldi.

Hayal kırıklığına uğramıştım tam olarak. Beklemezdim bu kadarını. Üstelik bu olanlardan sonra beni odasına getirmesi bile çok saçmaydı.

Ben niye hala burdayım diye düşündüm bir an. Ne de olsa ben bir çalışandım. Başlarda farklı hissetsem dün yaşananlardan sonra bu saçma düşüncelerime son vermem şarttı.

Güvendiğim herkes yarı yolda bırakmıştı beni. Ben de dün beni boğmaya çalışan bir adama güvenmiştim aptalca. Çok saftım. Üstelik bunun farkında olarak yapıyordum bazı şeyleri.

"Efendim ben gideyim artık. Dünden beri rahatsızlık verdiğim için özür dilerim." dedim.

Taehyung bir nefes verdi. Yutkunduğunu gördüm. Bu adam be yapmaya çalışıyordu? Bir sıcak bir soğuk. Hiçbir şey anlamıyordum hareketlerinden

Bir an kalbimi hızlandırıp kısa süre sonra paramparça etmeye hakkı yoktu halbuki.

Ben de bir insanım en sonucunda
(Jungkook'un canlı yayını...🤧)

Tam yanından geçip kapıya giderken bir el tuttu kolumu ve geri döndürdü beni.

"Jungkook, gitme." dedi ve yüzüme baktı. İlk defa ismimi kullanmıştı. Garip gelmişti açıkcası. Bana Jeon demesine alışmıştım.

"Senle konuşmamız gerek." dedi gözlerini kaçırarak. Yutkundum ve başımı salladım.

"Tamam efendim, ne konuşacağız?" Kolumdan tuttu ve yatağın karşısındaki koltuklara gittik.

"Önce otur sonra konuşacağız." dedi. Hiçbir şey konuşmuyordum. Bir an önce bitse de gitse kafasındaydım. Dün olanlar öyle bir anda bitip gidiecek şeyler değildi. Kalbim çok kırılmıştı. Onun umrunda olmasa da.

Koltuğa oturdum ve ellerimi bacaklarımın üstüne koydum. Yatağın yanındaki çekmeceden bir kutu ve zarf alarak yanıma geldi.

Karşımdaki koltuğa oturdu.

"Evet bugün izin günün olduğu için rahatça konuşabiliriz."

Elindeki kutuyu bana uzattı.

"Bu yeni telefonun. İçinde sadece benim numaram var. Belki ilerleyen zamanlarda bu durum değişebilir sana bağlı olarak." dedi.

Bana uzattığı kutuyu aldım. Telefon son model olmalıydı. Yani kesinlikle çok pahalıydı. Bir şey dememe fırsat bırakmadan zarfı uzattı.

"Bu da sana verdiğim avans. İhtiyaçların olduğunu söylemiştin." dedi zarfı uzatarak

THE HELL / TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin