two

304 53 71
                                    



maç başlamıştı.

ricky'nin faul yapmadan durduğu dakika toplasak beş dakika falandı. hao köşede otururken ona bağırmamak için kendini zor tutuyordu. ne kadar uyarırsa uyarsın, gyuvin'e saldırmaya devam ediyordu.

hanbin'e bakmamak için ne kadar dirense de kendine engel olamamıştı. onu tekrardan basketbol oynarken izlemek tebessüm etmesine sebep oluyordu. hanbin oynarken ona destek olmak için her zaman bağırırdı ama şimdi sessizce oturup izlemek canını yakmıştı.

iç çekip elindeki kitaba baktı. şimdi okursa oynayanların sevgilileri tezahürat yaptığı için odaklanamayacaktı. skora baktığında hanbin'in takımının kazandığını gördü. aralarında çok fazla fark olmasa da yetişmeleri imkansız gibiydi.

hao skora bakarken kafasına gelen topla acıyla inledi. başka bir yere baktığı için topun ona geldiğini görmemişti. yakın bir yere oturduğu için maç başladığından beri bu tehlikeyi yaşamıştı ama kaçma şansı olmuştu.

kitabı elinden düşürürken ellerini başına koydu. başı deli gibi dönerken etrafına insanların toplandığını hissetti. gözlerini açamıyordu, ne kadar denese de olmuyordu. bu yüzden panik yapıp nefesinin kaçmasını sağladı.

"ben buradayım, yanındayım, panik yapma. hiçbir şey yok." ellerini alışkın olduğu el sıkıca tutuyordu. hanbin'in cümlelerinden sonra yerden kaldırılmıştı.

hanbin endişeyle hao'yu kucağına alırken etrafındakilere ambulansı çağırmaları için bağırıyordu. hao, panik yaptığından dolayı nefes alamamaya başlamıştı. hanbin'in formasını sıkıca kavradı.

"n-nefes alamıyorum."

"hayır, sadece panik yaptığın için öyle hissediyorsun. nefes alabiliyorsun güzelim. birazdan hastaneye gideceğiz, ben varken bir şey olmaz sana, tamam mı?"

hao duyduğu güven verici sesle rahatladığını hissediyordu. başı hâlâ dönüyordu ama panik atağının yavaşça geçtiğini hissetti. hanbin onu serin bir yere getirmişti.

"ricky otur şuraya da kafasını dizlerine koysun."

"tamam." ricky hemen hanbin'in söylediğini yapıp yere oturdu. hao'yu öyle gördükten sonra ağlamaya başlamıştı. şimdi de ağlamasını durdurmaya çalışmakla meşguldü.

hanbin, hao'yu yere yatırıp kafasını ricky'nin dizlerine koymasını sağladı. hiç vakit kaybetmeden yere oturup elini tuttu. gyuvin ambulansa konumu anlatmaya çalışırken gözleri sevgilisindeydi. deli gibi yanına gidip sıkıca sarılmak istiyordu.

"beni duyuyorsan elimi sık." hanbin gözleri kapalı hao'ya seslendi. hao yarım açık bilinciyle eski sevgilisinin elini sıkmaya çalıştı. "aferin sana. uyumak zaman kaybıdır, değil mi? o yüzden uyumasan iyi edersin."

"olmuyor." hao zorla konuşmuştu. bu ricky'i daha çok üzerken hao'nun saçlarını okşamaya başladı. "ne demek olmuyor? soyarım seni burada ha! dik dur!"

hanbin, ricky'nin söylediğine hafifçe tebessüm eden eski sevgilisine baktı. topun kafasına yanlışlıkla atıldığını bilse de atan kişiye saldırmamak için zor duruyordu. birkaç dakika sonra ambulans gelmişti. hemşirelere durumu açıklayıp hao'yu ambulansa koymaları için yardım etti.

"biriniz geliyor sanırım, çabuk olun."

hanbin her ne kadar gitmek istese de ricky varken bu mümkün değildi. nasıl olsa en yakın arkadaşı varken eski sevgilisine ihtiyaç duymayacaktı. omzunda hissettiği ele döndü. gyuvin gelmişti.

"ne kadar endişelendiğinin farkında mısın? suratın bembeyaz olmuş lan."

"geçer birazdan." tekrar sahaya dönmek için adımladı. eşyalarını alıp hastaneye gitmek istiyordu.

in bloom | haobin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin