one

518 59 60
                                    




"neyse ya, aptal gyuvin hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. okumayı da bırakacağım! o piç için bu üniversiteye gelmek hataydı zaten."

zhang hao, önündeki not defterinden başını kaldırıp kafeteryaya oturduklarından beri sevgilisine söven ricky'e baktı. birazdan sınava gireceği için son kez notlarına göz geçirmek istemişti ama en yakın arkadaşı dibinde bitmişti.

"bir haftada kaç kez ayrıldığınızı saydın mı?" hao bıkmış bir ifadeyle söylendi.

ricky hayır anlamında kafasını salladı. "bu sefer sondu."

"tabii, öyledir." hao tekrar notlarına bakmaya başladı. ricky ona bir şeyler anlatmaya devam ederken tanıdık bir ses duydu.

"ricky, selam."

eski sevgilisi, sung hanbin.

"selam canım, gyuvin mi yolladı seni?"

hao sonunda ona bakmaya cesaret edince hanbin'in bakışları da hao'ya döndü. "günaydın."

"günaydın."

ayrılalı iki ay olmuştu. ilişkiyi bitiren hanbin'di. zhang hao bu sürecin başında üzüntüden yemek bile yiyememişti. daha sonra yavaşça kendini toparlamış, tüm ilgisini derslerine vermişti. arada hanbin ile karşılaştıklarında böyle selamlaşmak dışında konuşmuyorlardı.

hanbin artık hao'ya duygularının olmadığını söylemişti. bir yıllık ilişkiler bu sebepten dolayı bitmişti. yaşadıkları her şeyin akıllarında iyi bir anı olarak kalması için saygı çerçevesi içinde ilişkilerini sonlandırmışlardı.

hao, hanbin'in günaydınına karşılık verdikten sonra sınavına çalışmaya geri döndü. hanbin ise bir sandalye çekmiş, ricky ile konuşmaya başlamıştı. ilişkileri varken ricky ve gyuvin'in tanışmasını da sağlamışlardı. şimdi onlar birbirlerinden kopamıyorken, ikisi kopmuştu.

"bu akşam basketbol maçı yapacağız. seni davet etmek için geldim. telefonuna ulaşamadım."

"gyuvin de gelecektir kesin, olmaz."

"gyuvin'i karşı takıma atarız. sen olmadan kazanamayız, iddiaya girdik o kadar." hanbin ısrar etmeye devam ediyordu.

"o zaman tamamdır! geleceğim." ricky, gyuvin'in karşı takımda olacağını duyunca hiç beklemeden basketbol oynamayı kabul etmişti. bu durum hao'ya tatlı geldiği için hafifçe kıkırdadı. üstünde hissettiği bakışlarla ikisine baktı.

"neye gülüyorsun ya?" ricky isyan eder gibi sormuştu.

"yok bir şey." hao ona cevap verdikten sonra gözlerini hanbin'e çevirdi. göz göze geldiler. bu hao'nun içinde bir şeylerin kıpırdamasına sebep olmuştu. o yüzden gözlerini hanbin'den çekti.

aralarında tekrar bir şey olması imkansızdı.

"ben gidiyorum o zaman, akşam görüşürüz."

hanbin gittikten sonra ricky sandalyesini hao'nun yanına çekti. masaya başını yaslayıp hao'ya bakmaya başladı. hao bıkkınlıkla kollarını birleştirip ricky'e baktı.

"ne oldu?"

"sen de gelsene."

hao sahte bir kahkaha attı. "komikmiş gerçekten, daha az komik olmayı dene."

ricky başını masadan hızlıca kaldırdı. "lütfen beni yalnız bırakma! hem hanbin'i de izlemiş olursun. o basketbol oynarken aşktan öldüğün günleri hatırlarsın."

hao'nun surat ifadesi ciddileşti. "ricky."

"tamam, özür dilerim. iki ay geçti diye şaka yapabilirim sandım. lütfen gel hao, gyuvin yüzünden sinir krizi geçirirsem beni tek sen durdurabilirsin."

in bloom | haobin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin