"yeşil takım kazandı!"hao utançla kafasını oyun alanına çevirdi. şu an hanbin'e bakmamak ve bu durumdan kurtulmak için bir bahane bulmuştu. hanbin kazandıklarını umursamadan hao'ya bakmaya devam ediyordu.
"gidelim."
hao, hanbin'e bakmadan konuştuktan sonra oyun alanına dönmek için adımladı. ödül olup olmadığını bilmiyorlardı, ödül varsa da en çok ikisinin hak ettiğini düşünüyordu. hanbin ise duyamadığı cümlenin acısını yaşayarak hao'nun peşinden gitti.
"kaçıyorsun." hao hemen arkasından duyduğu sesle adımlarını hızlandırdı. evet, kaçıyordu.
bu hareketi hanbin'in gülümsemesini sağlamıştı. seni seviyorum demesine bile muhtaç olduğu birinden daha fazla uzak kalmayacaktı. hao'nun güvenini kazanacaktı.
oyun alanına vardıklarında takım arkadaşlarının pizza yediklerini gördüler. hao daha iyi bir ödül beklediği için omuzlarını düşürüp etrafa bakındı. ricky hâlâ geri dönmemişti.
hanbin, kendi hakları olan pizza kutularını aldı. etrafa bakınan hao'nun yanına gidip elini tuttu ve boş bir yere doğru çekiştirmeye başladı. "hanbin, ne oluyor?"
"saatlerdir ormandaydık, bir şey yemedin. iki kutu pizzayı bitireceğiz. o zamana kadar ricky de gelir hem."
"yemek istemiyorum."
"bu yüzden elinden tutuyorum."
hao yutkunup hanbin'in onu yönlendirmesine izin verdi. artık sürüklenir gibi yürümüyor, normal bir şekilde hanbin'e eşlik ediyordu. pizzayı da eninde sonunda yedirteceğini bildiğinden itiraz etmekle vakit kaybetmek istemiyordu.
hanbin boş bir alana geldiklerinde hao'nun elini bırakıp yere oturdu. bu hao'yu üzse de çaktırmadan ifadesini düzeltti. yakalanırsa neler olabileceğini biliyordu. düz ifadesini olabildiğince korumak zorundaydı.
"sakın yırtma." hao hızla yere oturup kutuları hanbin'in elinden aldı. insan gibi açmak yerine kutuların canını çıkararak açan bir tipti. bu da hao'nun düzen hastalığını tetikliyordu.
hao kutuları düzgünce açarken üzerinde hissettiği bakışlarla alttan alttan hanbin'e baktı. "niye bana öyle bakıyorsun?"
"hakkımdaki en ufak detayları bile hatırlıyorsun. aşık mısın bana acaba?"
hanbin adım atmaya çoktan başlamıştı. yine de bu hao'nun dürüst kişiliğine uygun bir yürüme şekli değildi. "ayrılalı iki yıl olmadı, hatırlamam normal."
açtığı kutuyu hanbin'in önüne koyup konuştu. "bana bir dilim versen yeter."
"kendi kutunu bitirmezsen kötü şeyler olur."
"önce sen ye."
hanbin kutudan bir dilim alıp hao'ya uzattı. "benimle birlikte yemezsen hepsini sana kendim yediririm."
hao hızlıca hanbin'in elinden pizza dilimini alıp yemeye başladı. zamanında bu deneyimi yaşamıştı ve tekrar yaşamak istemiyordu. hanbin daha ağzındakini yutmadan ağzına pizzayı tıkıyan bir tipti. neredeyse midesinin patlayacağını hissettiğini çok net hatırlıyordu.
hanbin, hao'nun eskisi gibi yemesini sağlayınca gülümseyip onunla birlikte yemeye başladı.
-
"gyuvin ile ayrıldık."
hao, hanbin sayesinde bitirdiği pizzanın mide ağrısını çekerken koltukta en yakın arkadaşıyla oturuyordu. hanbin işi olduğunu söyleyip gitmiş, birkaç dakika sonra da ricky ve gyuvin geri dönmüştü.