|papatyam|

139 10 0
                                    

J......

Taehyung hyung dudaklarını benim dudaklarımdan ayırdıktan sonra, yavaşca gözlerimi açıp ona baktım bana anlamlandırmadığım şekilde gözünü hiç kırpmadan az önce öptüğü dudaklarıma baktı, ardındanda irisleri yine aynı şekilde yüzümün her yerinde gezindi.

Az önce taehyung hyungun yaptığı ani atakla şaşırmadan edemedim, dudaklarını ilk önce hareketsiz tutup ardındanda hafif hafif kımıldatmaya başladığında, hayatımda daha önce hiç tatmadığım duygu bedenimi ele geçirdi, bu duyguyu daha önceden bilmediğim için isminin ne olduğunu o an kavrayamamıştım. Yinede bu duygu hayatımda hisetiğim en güzel duygu olabilirdi.

O anın verdiği huzurla gözlerim kendiliğinden kapanmaya başladı. Jakenin gelmesiyle içime doluşan huzursuzluğu unutup çoktan kendimi taehyung hyungun kolarına teslim etmiştim.

Dudaklarımdan ayrıldığında koca boşluğa düşmüş gibi titredim, o an yaşadığım duygu kaybolmuştu, acaba bu taehyung hyungun beni öpmesinden kaynaklı olabilir miydi, eğer öyleyse sonsuza dek beni öpsün isterim, hiç ayrılmasın, hiç yanımdan gitmesin sadece bana ilgi versin istemiştim.

Ne oluyordu bana böyle nasıl alışmıştım bu kısa sürede taehyung hyunga ben hayatım boyunca hisetmediğim bu duyguyu taehyung hyungla az önce iliklerime dek hisetmiştim, oysaki bu duygu bu kadar güzelse neden abimle değilde taehyung hyungla hisetmiştim, bundan rahatsız asla olmadım olamazdımda taehyung hyungla böyle bir duyguyu paylaşmak beni derinden sarsmıştı, büyük ihtimale bu duyguyu abimle tatsaydım böyle hisetmezdim çünkü o beni sevmiyordu peki ama taehyung hyung beni seviyormuydu.

T.......

Yanımda oturan jungkook ve rüzgardan dolayı, havada uçuşan saçları beni mest etmişti, o en güzel papatyadan bile daha güzeldi dünyadaki bütün canlılardan daha güzeldi o sanki, bu dünyaya ait olmayan bir melekti. Az önce benim kollarım arasında titriyen meleğimdi.

Dudakları şişmemiş ama gözleri ağlamasından dolayı birazcık kızarmıştı, keşke tek kızaran o ceylan gözleri olsaydı. Onun tekrar vişne rengindeki dudaklarını öpmek utanmaktan kızaran yanaklarını tekrar ve tekrar ısırmak istiyordum.

Jungkook baktıkça büyüleniyordum ama onu tekrar öpemem, tekrar ısıramam berkide bunu en başından yapmam yanlıştı o çok narindi ona dokunmaya kıyamiyacak kadar hemde.

Bu yüzden hemen kafamı önüme eğdim, jungkooku bu kadar arzulamam doğru değildi bir daha o istemedikçe onu öpmiyecektim. Umarım benden uzaklaşmazdı.

"jungkook hadi eve gidelim, evde anlatırsın neden ağladığını." En iyisi buydu hiç birşey olmamış gibi davranmaktı. Sahi ya o neden ben gelmeden önce ağlıyordu. Off bu çocuk bana kesinlikle büyü yapmıştı başka türlü bir açıklaması olamazdı.

"olu-ur hyung." Hem öpmemden dolayı hemde ağlaması dan dolayı sesi boğuk çıkmıştı. Ona birşey demeden ayağa kalkıp ilerlemeye başladım, jungkook kolumu sıkı sıkı tutmuştu tek eliyle, arkamı dönüp kolun sahibi jungkooka baktığımda dudaklarını büzmüş gözlerini sımsıkı kapatmış yerinde titriyordu. Onu öyle görmek yüreğime koca bir taş çarpmasına neden oldu.

Hemen aramızdaki alanı kapatıp jungkookun önünde durdum o hayla eski yerinde oturuyordu, kafasını önüne eğmiş tir tir titriyordu. "jungkook sorun ne bana anlatabilirsin." Ben çok aptaldım hepsi benim yüzümdendi kesin onu öpmemden dolayı bu hale düşmüştü.

"hy-yung kork-uyrum gitme on-lardan koru b-beni." Ah kalbim delicesine hızlanmıştı. Jungkooku bu hale getiren ben değildim o halde kimdi, kalbim jungkooku böyle görmeye dayanamıyordu her kim jungkookumu bu hale getirdiyse kendine, mezar taşı seçmesi gerekliydi, benim papatyamın göz yaşlarına neden olan kişiyi bulup özür diletirmeliydim, bende boş sayılmazdım düzenli olarak spor yapan biriydim bu nedenle özgüvenim oldukça yerindeydi, her kim benim meleğimi üzdüyse tanrıya yaşamak için dua etmeye başlasa iyi olucaktı.

Hemen jungkookun yanına oturup, eğik kafasını çenesinden tutarak kaldırdım ve bana bakmasını sağladım. Çoktan ağlamaya başlamıştı hızla aramızdaki azıcık mesafeyi kapatıp sıfıra indirdim bacaklarım onun bacaklarına çarpmıştı yan bir şekilde. Kolundan tutup önce jungkooku ayağa kaldırdım ardındanda kucağıma düşürdüm.

Oturuşumdan dolayı açık olan bacaklarıma jungkooku düşürdüğümde, nefesi teklemişti bunu ben bile hisetmiştim. Onun o incecik belini tek elimle kavrayıp kendime doğru çektim, bu atağımla göğüs benim göğsüme denk gelecek şekilde çarmıştı, diğer elimide saçlarına atıp hafifçe okşadım bu hamlamle açık gözleri saniyesinde kapandı yüzünü omzuma gömüp hafif hafif hıçkırıklar bıraktı, o iki elini bacaklarından çekip benim geniş omzuma çıkardı ve kucağımda daha çok yayıldı kafasını hafif hafif oynatarak benim boyun girintime soktu, bu nedenle tekra o saf mı, saf çilek kokusu burnuma geldi kafamı biraz eğerek, kulağına yaklaştım.

"şşş ben senin yanındayken kimse sana zarar veremez papatyam." yavaş ve telkin edici sesimle kulağına fısıldadığımda mümkünmüş gibi boynuma daha çok sokuldu, saçlarında olan elimi hafif hafif oynatıp kafasına masaj yapmaya başladım.

Bir süre sonra nefesleri düzene girmiş hata kaskatı kesilen vücüdü bile gevşemişti, sanırım kucağımda uyuya kalmıştı, orda istediği kadar uyuyabilirdi, ama eve gitmemiz gerekiyordu. Hava hafiften kararmış, serin serin rüzgarlar esmeye başlamıştı, daha fazla burda durursak hasta olucağını bildiğim için ayağa kalktım iki elimi, jungkookun kalçasına götürerek kuçağımda hoplatım, onu kaldırmaya pek niyetli değildim bu nedenle eve kadar onu kucağımda taşıyacaktım aslında bu durumdan oldukça memnundum yol boyunca jungkookun kokusunu almak bile tebessüm etmeme yeterdi.

...

Evin kapısı önünde durduğumda tek elimi jungkookun kalçasından çekerek cebime atıp,anahtarı çıkardım. Jungkook oldukça hafifiti bu nedenle hareketlerimi oldukça iyi gerçekleştirebilmiştim. Anahtarı kapıya taktıktan sonra bir tur çevirip açılmasını sağlasım.

Kapıdan içeri girdikten sonra ayağımla kapanmasını sağladım. Jungkook kucağımdayken salono doğru adımladım amacım jungkookla koltukta uyumaktı ama sonra jungkookun odasında daha rahat edebileceği aklıma geldi bende adımlarımı jungkookun odasına yönlendirdim.

Jungkooku yatağına bıraktıktan sonra birkez daha eğilerek yüzümü, onun yüzüne yaklaştırdım şimdi uyuyordu bu nedenle onu öpebilirdim değil mi. Evet kesinlikle öpebilirdim.

Hızla dudaklarımı jungkookun o pürüzsüz ve süt kadar beyaz yanaklarına bastırdım. Aslında onun o kiraz rengindeki dudaklarının tadına bakmak istesem de, tadına baktıkça duramiycağımı bildiğim için, şu anlık o dolgun ve en az kiraz dudaklar kadar tadı eşsiz olan yanaklarla oyalanmaya başladım.

Tadına baktıkça daha çok öpüyordum o kadife yanaklarını. Jungkookun yüzü meyve gibiydi öptüğüm, her farklı noktadan başka bir meyve tadı alıyordum

O meyve tadını aldıkça daha çok iştahım açılıyordu, artık yanaklarını öpmüyordum, hem emip hemde ısırıyordum.
Hareketlerimi hızlandırıp, betonda duran iki ayağımı kaldırıp jungkookun üstüne çıktım, şınav çeker pozisyonda durup, o pal tadındaki yanaklarını emeye devam ettim.

Artık kendimi durduramıyordum, yavaş hareketlerle dilimi haydırarak jungkookun dudağına yaklaşmaya başladım. Tam dilimi jungkookun aralık dudaklarından içeri daldıracaken, kıpırdanmasıyla panikle üstünden kalktım.

Tekrar onu arzuladığım gerçeği yüzüme bir tokat misali çarparken, oluduğum yerde durmaya son verip salona doğru ilerledim.

Salona vardığımda kendimi koltuğa uzanır şekilde atım, jungkookun bal gibi tatlı olan yanaklarını anımsayınca dilimi dudaklarım üstünde gezdirdim, sanki hayla tadı ağzımdaydı. Yine onu düşünüyordum ama ufaktan gözlerimin sızlamasıyla uykumun geldiğini anladım,hiç direnmeden jungkooku düşünerek uykuya daldım.

my SWEET child TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin