|seni gerçekten seviyorum|

102 8 10
                                    

Merhaba yeni bölümü birazcık ruhsuz yazmış olabilirim. Yazdığım bölümler oy almayınca hevesim kaçıyor. Oy verip beni mutlu edebilirsin ya da sadece eleştir yapabilirsin. Her zaman fikirleriniza saygı duyarım. İyi okumalar.
...

Beynim dönüyordu, jungkookun sıcacık dudaklarını öpmek beynimi döndürüyordu. Sözde bir daha onu öpmiycektim, ama durduramadım kendimi. Onunda beni öpmek istediğini biliyordum, çok beli ediyordu ama az önce beni taklit ettiğinde daha net anlamıştım.

Dilimi jungkookun aralık ağzına ittiğimde, bana güzel sesiyle bir inleme sundu. Onun inlemelerini daha çok duymak istediğim için dilim harekete geçirip, jungkookun ağzını içinde keşife çıkmıştım ki, jungkookun guruldayan karnı duyuldu.

Ne kadar o dudakları sömürmek istesem de, karnı acıkmıştı. Jungkookun dudakları beni o kadar büyülemişti ki, hazırladığım kahvaltıyı bile unutmuştum. Jungkookla birleşik olan dudaklarımı ayırıp, burnuna kaçamak bir öpücük kondurdum. Bu hareketim onu mutlu etiği için tavşan dişlerini, göstererek gülümsedi.

Ayağa kalkp, onunda kalkması için elimi uzatığımda, hiç tereddüt etmeden küçük zarif, bir o kadarda süt beyazı olan elini, elime yerleştirdi.

İlk defa papatyamın, zarif elini tutuğumda, jungkook sadece bana ait miş gibi hisetim. O ilk öpücüğünü bana vermişti, bunu az önce birkez daha farketmiş tim.

Papatyamı uzandığı yataktan kaldırıp, peşimden mutfağa doğru getirdim. Jungkook yemek masasındaki kahvaltılık şeyleri görünce, alt dudağını sakince yaladı, ardından bana dönüp yine kocaman gülümsedi, bende ona karşı tebesüm ettim.

...

Jungkookla beraber kahvaltı, ettikten sonra masayı toplayıp salona geçmiştik. Jungkook kafasını benim dizlerime yaslamış bir şekilde koltukta uzanıyordu, bende onun pamuk kadar yumuşak olan saçlarıyla oynuyordum.

Kafamı eğip, jungkookun fındık burnuna kaçamak bir buse kondurduğumda, kıkırdaması bir olmuştu. Şu an öyle huzurlu hissediyordum ki, papatyamın narin burnuna dedirdiğim dudaklarımı kesip müzeye koyacak kadar çok mutluydum.

Herkesin ruhsuz olarak bildiği ben, şimdi jungkookun hafif kıkırdamasıyla mutlu oluyordum. İşte hayat böyle bir şeydi, yeri gelir seni paraya muhtaç ederdi, yeri gelirdi seni tek bir tebessüme muhtaç ederdi. Gerçi komik jungkookun her tarafı güzeldi, dün ağlarken bile gözüme çok güzel gözükmüştü.

Birden aklıma gelen şeyle kaşlarımı çatım, sahi ya jungkook dün neden ağlıyordu. Gözlerimi jungkookun dudaklarından çekip gözlerine tırmandırdım. "jungkook." Sesimi duyup, gözünü açtığında benim irislerimi buldu. "efendim hyung."dün sana neden ağladığını sorduğumda cevap vermedin ama şimdi vermen gerekiyo. Dün neden ağladın jungkook, seni kimden korumamı istedin papatyam, söyle bana göz yaşına akmasına neden olan kişiyi bulup uyarayım."

Elbette ki güzelce bir elden geçirecektim o şahısı, ama şimdi jungkookla ilgilenmem gerkiyordu. Jungkook burnundan derin bir nefes alıp, konuşmak için kiraz dudaklarını araladı.

"dün sen gittikten sonra hyung, yanıma Jake ve arkadaşları geldi, onları pek tanımıyorum ama abimin arkadaşları olduklarını biliyorum." Bu Jake denen çocuğu  hiç sevmemiştim, isminde hayır yoktu. "o-onlar beni bu mahalede iste-miyorlar hyung, ne zaman karşılaşsak bana sürtük diyip gidiyorlar, ama ben daha sürtük ne onu bile bilmiyorum hyung." Sesinin titremesinden ve gözlerini dolmasından, ağlıcağını anlamıştım. Jungkook yerinde dikelip, kafasını önüne eğdi ve yine minik parmaklarıyla oynamaya başladı. Jungkookun kalkmasıyla havada kalan elimi dizlerime katıp, konuşmasını bekledim.

"dün parkta yanıma, gelip Jake saçımı çekti hyung, kıza benzediğimi söyledi ve tekrardan beni bu mahallede istemediklerini söyledi. K-keşke b-bende abi-im gib-bi olsaydım ber-ki o z-zaman b-beni severlerd-di." Jungkookun ağladını fark edince onun kol altlarından tutup, kucağıma yan şekilde oturtum.

Pembe yanaklarından akan yaşı parmak boğumlarımla, üstün körü sildikten sonra saçlarına buseler kondurmaya başladım. Daha benim dokunmaya kıyamadığım saçları Jake çekmişti. Papatyamın seçının teline zarar gelse, o zarar veren kişiyi yaşatmazdım. Şu anda bile zor duruyordum o adamı yumruklamamak için.

Ama dayanamam lazımdı, şu anda jungkookun yanında olmam lazımdı. Benim küçük bebeğim ağlarken bile tatlıydı, nasıl olurda bu kadar tatlı olan birine zorbalık yapabilmişlerdi.

"papatyam artık üzülme ben varım senin yanında, ben korurum seni, ben severim seni başkasının sevmesine gerek yok, ben ağlatmam seni hep daha çok güldürürüm." Jungkook sulu gözlerini kırpıştırp bana baktı.

"hep sen sev hyung beni, hep sen al beni kucağına sadece sen saçlarımla oyna hyung, çünkü ben seni seviyorum, sende beni sev hyung." Yüzünü boynuma gömüp orda ağlamaya devam etti.

Kalbim nasıl bu kadar hızlı atıyordu.....

Tanrım jungkook beni seviyordu, ilk başta şımarık bir velet, olarak düşündüğüm kişi için şimdi kalbim çarpıyordu.

Yerimde donmuştum ben uzun zamandır kimseye aşık olmamıştım, ama aşık olamanın nasıl bir his olduğunu biliyordum. Ve tam şu anda, tekrardan o hisleri tadıyordum.

"şşş sakin ol papatyam, ben senin yanındayım merak etme seni daima sevicem, ve koruycam."

Jungkook oturduğu pozisyonu değiştirip, iki ayağını da kalçalarımın yanına katı. Ben de bir elimi onun o, incecik beline katıp kendime daha çok çektim.

Ağlaması dinmişti ve şu anda, kafası önüne eğik bir şekilde minik parmaklarıyla oynuyordu. Onun bu görüntüsü karşısında, o büzülmüş dudakları öpmemek için zor duruyordum.

"hyung sen beni hangi anlamda seviyorsun. Ben seni her gördüğümde kalbim çarpıyor hyung, karnıma kıramplar giriyor hyung, peki ya sen hyung."

"ben seni her gördüğümde güzelliğin başımı döndürüyor jungkookum, o güzel gülüşünü görmek dünyaya tekrardan gelmişim gibi hisetiriyor papatyam. Ve inan bana seni gerçekten seviyorum."

my SWEET child TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin