6. BÖLÜM

6.7K 340 71
                                    

Baran Ağa'nın anlatımı ile

Şimdi Hazal'a söylediklerimi başkası duysa düşmanı sanardı beni, kim bilir belki de bütün sinirini ondan istediğimi düşünürdü ama elimde olan bir şey değildi. Her şeyden çok sevdiğim annemden bana kalan sadece iki kişi vardı biri babamdı bir diğeri de kardeşimdi. Annemin emanetine sahip çıkamamıştım verdiğim sözü yerine getirememiştim ve kardeşim kaçmıştı.

Odadan çıkmamıştım ve Hazal çıkana kadar da çıkmaya niyetim yoktu. Bazen gerçekten kendimi kaybedebiliyorum bu iş hayatımda da böyledir, bazı günler gerçekten çok sinirliysem ağzıma gelen ne kadar şey varsa tek nefeste söyleyebiliyorum ve daha sonrasında çok pişman oluyorum. Şimdi de o anlardan birindeydim ve ben sevdiğim kadına söylediklerim yüzünden pişman olmuştum. Sadece küçük bir teşekkür etmişti niye bu kadar büyük bir tepki gösterdim aklım hâlâ almıyordu. Bunu hak etmemişti.

                                 ***

Hazal banyoya gireli yarım saat olmuştu ve hâlâ çıkmamıştı. En sonunda dayanamayıp yataktan kalktım ve banyonun kapısını tıkladım. İçeriden hiçbir ses gelmiyordu ve kapıyı tekrar tıklatım. Ama yine ses yoktu ve bu sefer ona seslenmeyi denedim. "Hazal kapıyı aç seninle konuşmak istiyorum."

Banyodan hâlâ ses gelmiyordu iyice endişelenmeye başladım kapıya birkaç kere daha vurdum ama açmadı en sonunda kapıyı kırmak geçti aklımdan ve yatağın hemen yanındaki çekmeceden silahımı çıkardım kapının yanına gidip kilit kısmına doğru tuttum ve tek el ateş ettim. Kapının kilidi kırıldı ve açıldı içeriye doğru bir adım attım ve karşımda gördüğüm manzara karşısında şoka uğradım.

Hazal yere yığılmış bir şekilde hareket etmeden öylece duruyordu. Hemen yere onun yanına eğildim başını dizlerimin üzerine koydum. Elini tuttum ve nabzını kontrol ettim. Yaşıyordu ama hareket etmiyordu. "Hacer abla!" Hacer ablaya seslendim evde sadece o ve biz vardık Hacer abla hemen odaya girdi daha sonrasında da banyoya kadar geldi. "Hacer abla hemen doktor Metin'i ara çabuk gelsin." Hacer abla Hazal'ı öyle görünce şaşırmıtı ama hemen telefonu eline aldı ve banyodan çıkıp doktor Metin'i aradı.

Hepsi benim yüzümden olmuştu, benim yüzümden Hazal bu haldeydi. Hazal'ı daha fazla yerde bırakmayıp hemen kucağıma aldım ve yatağın üzerine yavaşça bıraktım. İfadesiz bir yüzü ile sanki ölü gibiydi. Hemen yanına yatağın köşesine oturdum.

"benim güzel karım. Aç hadi gözlerini bak ben sensiz yapamam ne olursun aç o güzel gözlerini. ben seni yeni bulmuşken şimdi kaybedemem... Bunu bana yapma tek başıma bırakma beni... beni nefessiz bırakıp gitme..." Baş ucunda oturup onunla konuşuyordum ama kalkmıyordu. Keşke kalksa, keşke yine bana bağırsa, yine bana karşı gelse ama kalkmıyordu işte kalkmıyordu.

"Güzel karım, hadi kalk ben daha senin için yazdığım şiirleri, sözleri, senin için şiirlerden oluşan odayı göstereceğim. Bak beni bırakıp gidersen yeminim olsun bir saniye düşünmem sıkarım kafama. Ben seni iki sene bekledim şimdi kaybedemem, sen uyanırsan sana bir daha ses tellerimin bir tanesi bile cızırdarsa kendimi asarım.

"Bak ben beklerim seni,çünkü Züleyha'yı Yusuf'a kavuşturan rabbim elbet beni de sana kavuşturur Allah'tan ümit kesilmez."

Yatağın üzerinde hiç kıpırdamadan öylece uyuyordu. Aradan yarım saatten az bir vakit geçmişti sonunda doktor kapıyı çalmıştı ve içeri girmişti. Hazal hareketsiz bir şekilde uyurken o da onu muayene etmişti. "Neyi var Metin, niye bayılmış?" Metin eşyalarını topladıktan sonra bana doğru döndü. "Sanırım duygusal bir stres yaşmamış olabilir. Ve böyle devam ederse bu hastalık daha da büyüyebilir. Bunu en aza indirmek gerekiyor."

HAZALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin