Harry bu yıl bir kez daha müdürün odasına çağrılmıştı. Geçen yıl yüzüne bile bakmayan adam için bu yıl oldukça sık görüştükleri söylenebilirdi. Harry bu durumdan o kadar memnun olmasa da ne derler bilirsiniz: Dostunu yakın tut, düşmanını daha da. İhtiyarın aklından neler geçtiğini bir nebze olsun bilmek için bu toplantılara katılmalıydı. Ayrıca adam okul müdürü o ise öğrenci olduğu sürece bu toplantıları reddetme şansı yoktu. İçeri girdiğinde Dumbledore her zamanki masasında oturuyordu. Harry masanın önüne geldi ve durdu.
"Harry, mesajımı almışsın. Nasılsın?"
"İyiyim efendim." dedi Harry. Tıpkı sadık bir asker, saygılı bir öğrenci gibi.
"Dersler iyi geçiyor mu? Horace senden oldukça etkilenmiş."
"Tıpkı söylediğiniz gibi efendim, ona yakın olmaya çalışıyorum."
Dumbledore derin bir iç çekti. "Bu gece seni neden buraya çağırdığımı merak ediyorsundur."
"Aslında... pek değil efendim. Yine Voldemort hakkında bir anı izleyeceğimizi düşünmüştüm."
"Voldemort hakkında konuşacağız, evet. Ancak seni bir anı göstermek için çağırmadım. Bu haberi verdiğimde oturman bence senin için daha iyi olacaktır." dedi ve masasın önündeki koltuğu gösterdi.
"Bu sabah üzücü bir haber aldım Harry. Ölüm yiyenler bir muggle ailesine saldırmış. Senin ailen... Dursleyler dün gece saldırıya uğradılar."
Harry kelimenin tam anlamıyla şok oldu. Dumbledore'un gözlerine bakmıyordu, bakmaması gerektiğini biliyordu. Ancak sadece zihnini değil, yüz ifadelerini de korumak için başını hafifçe yere eğdi.
"Nasıl?" dedi şok olmuş bir sesle. Bu durumda rol bile yapmıyordu. Bu kadar kısa zamanda sözünü tutmasını beklemiyordu. Gerçekten gidip Dursleylere saldırmasını bile beklemiyordu.
"Bunu söylemekten büyük bir keder duyuyorum. Sonları oldukça korkunç olmuş. Genç Dudley Dursley kanlar içinde bulunmuş, bulunduğunda çoktan hayatını kaybetmiş. Petunia Teyzen ise... sonları Longbottomlar ile aynı. Zihni geri dönülmez bir şekilde zarar görmüş. Şu anda St. Mungo's Hastanesi'nde. Vernon Dursley'den ise hiç bir iz bulunamamış. Ancak onun kayıp değil, ölü olduğunu düşünüyorum."
"Neden? Kaçırılmış olamaz mı?"
"Voldemort birini kaçırmak isteseydi bu teyzen ya da kuzenin olurdu Harry. Voldemort sevgiyi anlayamaz ancak onu kullanmasını iyi bilir. Kan bağından dolayı teyzene ve kuzenine daha çok değer verdiğini düşünecektir. Kan bağının dışındaki sevgiyi asla anlamayacaktır. Aile olmanın anlamını asla bilemeyecektir."
Bu Harry'i kızdırdı ve o zamana kadar koruduğu sakinliğini kaybetmesine sebep oldu. Harry başını geri koltuğa yasladı ve kıkırdadı. "Dursleyler ve ben... Ne aile ama!"
"Harry-"
"Ah... Doğru, şımartılmış küçük bir prens olmasam da beni büyüttüler, değil mi?"
"Harry-"
"Dürüst olmak gerekirse ölümlerine herhangi birinin ölümüne üzüleceğimden daha az üzülüyorum. Benim ailem çoktan öldü Dumbledore. Annem, babam, Sirius... Ve senin de umurunda değiller. Annem umurunda değildi, Babam umurunda değildi, Sirius umurunda değildi, Cedric umurunda değildi. Hepsi büyük planda küçük satranç taşlarındı. Şimdi bana rol kesmeyi bırak ve bu saldırının ne anlama geldiğini, geleceğimizi nasıl etkileyeceğini açıkla."
Dumbledore üzgünce Harry'e baktı. "Bunun senin için bir mesaj olduğunu düşünüyorum."
"Eh, tabii ki öyleydi." Sadece senin düşündüğün anlamda değil ihtiyar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin
FanfictionBeşinci senenin sonunda Voldemort, Harry'nin bedenini ele geçirmek istediğinde bir şey keşfeder. Harry Potter onun hortkuluğudur ve bu her şeyi değiştirir.