4.Kabuk

18 4 80
                                    

Okulun bahçesinde öylece durmuş, karşımdaki Aras'a şaşkınlıkla bakıyordum. Beni kurtaran, hastaneye götüren, günlüğümü Ece'den kurtaran kişi karşımdaydı. Bana gülümseyerek bakıyordu. Eli ise hala havadaydı.

Etraftaki öğrenciler ise bize bakıyor, olayları anlamaya çalışıyorlardı. Üzerimde keskin bakışlar hissettiğimde, çapraz köşeye baktım. Ece ve grubu doğrudan bana bakıyordu.

Ece'nin yüz ifadesine bakılırsa, şaşkın ve stresliydi. Nasıl çıktığımı sorguluyor olmalıydı. Ondan bakışlarımı alarak karşımdaki Aras'a çevirdim gözlerimi.

Elimi uzatarak elini tuttum "Kumsal."

"Memnun olmadın sanırım?" Meraklı bakışları üzerimdeyken, kaşlarımı kaldırdım elimi yavaşça çekerek cevap verdim.

"Onu zaman gösterecek Baysal." Soyadını hatırlamam onu şaşırtmışmıydı bilmiyorum ama yavaşça başını salladı.

O sıra okulun ders zili çaldı ve etraftaki kalabalık dağılmaya başladı. Herkes yavaşça sınıflarına dağılırken, Aras hala buradaydı. Ona sorarcasına baktığım da, "Konuşmamız gereken konular var Kumsal. Biliyorum kafan karışık. Soruların çok fazla. Beni kötü olarak görme sadece sana yardım etmek için buradayım." Arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.

"Aras!" Seslendiğimde adımları durdu ve tekrar bana döndü. "Şu an merak ettiğin tek şey bana neden yardım ettiğin. Bana neden yardım ediyorsun Aras?" Gözlerinin içine bakarak sorduğumda, derin bir nefes aldı ve biraz bana yaklaştı.

"Belki de sadece yardımdır. Büyük bir cevap gerekmez bazen." Cevabına karşılık bir adım da ben attım.

"Beni kandırma Aras. Karşılıksız iyilik yapılmaz. İnsanların her zaman bir beklentisi olur. Şimdi tekrar soruyorum bana düzgün cevap ver. Bana neden yardım ettin?" Sert bir sesle soruyu tekrarladığım da bu sefer onun cevap vermek istemediğini fark ettim. Geriye doğru bir adım attı.

"Fazla cevap arama, yardımlar bazen sadece yardımdır. Karşılık gerekmezdir." Hayır öyle değildi işte.

"Sen buna inanacağımımı sanıyorsun? Okulda varlığını bile hissetmediğim sen gelip aniden beni kurtarıyorsun ve sadece yardım ettiğini söylüyorsun. Peki o zaman sana bir soru. Bunca zaman neredeydin? Madem sadece bir yardımdı bu, neden daha önce etmedin? Yardımlar zaman gerektiren bir şey mi?"

Aklımdakileri toparlayıp ona tekrardan sorduğumda, gözlerinde ki duygu değişimini görmüştüm. Ama ayırt edemiyordum. Orada neler geçtiğini, neler anlatmak istediğini kavrayamıyordum.

Uzun bir süre sadece baktı. Kafasını iki yana salladı ve kaskını eline aldı. Motoruna binmeden önce ise bana "Sabret. Cevapları yakında alacaksın Peri Kızı." Cümlesini bitirir bitirmez motoruna bindi ve gazlayarak okuldan çıktı.

Sabret mi? Beklemek falan istemiyordum. Sadece cevap istiyordum. Belirsizlikler beni boğuyordu. Dikilmeye son vererek okula girdim. Sınıf katına çıkanaca, tenefüs zili çalmış, öğrencilerin sesleri etrafı sarmaya başlamıştı.

Okulu bir zamanlar severdim. Özellikle ilkokulda annelerin, çocuklarının ellerinden tutarak okula kadar getirmesine, onların saçlarını okul için hazırlamalarına, okula uğurlarken sarılmalarına, ders bitiminde tekrar onları beklemelerine, tekrar sarılmalarına ve heyecanla çocuklarının bir şeyler anlatmasını beklemelerine ayrı özenirdim.

Taa ki bunun benim için olmayacağını anladığım da okulu sevmeyi bırakmıştım. Çünkü benim annem yanımda değildi. Beni terketmişti. Okul hayatımda yanımda olmamıştı.

O benim ilk anlarımda bile yanımda olmamıştı. İlk kelimem de, ilk yürümem de, ilk güldüğüm de, ilk hastalandığım da. Öyle ki onun görüntüsünün canlı halinin zihnimde yeri bile yoktu.

Babaannemin anlattığına göre, doğumum zor geçmişti. Gece doğmuştum. Ansızın gelmiş annemin başını belaya sormuştum. Beni doğurduktan sonra istememiş. Çünkü babamın gidişi onun için bir yıkımken ben ona kötü şeyler hatırlatıyormuşum. Böyle anlatmış herkese.

Hastanede canı yansa da asla isyan etmeyi bırakmamış. Fazla gelmişim ona. Zaten kısa bir süre sonra da beni terketmiş. Büyürken yanımda sadece babaannem ve dedem vardı.
Dedemi hatırlıyordum. Bana sarılmasını, çikolata getirmesini, seviyorum diye bana şarkı söylemesini unutmazdım. Onu çok seviyordum.

Babaannem ile her zaman yanımda olmuşlardı. Beni kendi evlatlarından ayırmamış ve her kararımda da yanımda durmuşlardı. Ancak geçtiğimiz senelerde, dedemi kaybetmiştik. Onun gidişi beni ve babaannemi yıkarken toparlanmamız da zaman almıştı. Ama babaannem vardı. Yalnız değildim.

Hayatımın kısa özetini tekrar tekrar düşünürken, ders zili tekrar çalmıştı. Sınıfa doğru ağır adımlarla ilerledim. İçeri girdiğimde, yine o bakışlar üzerimde gibiydi. Sevmiyordum işte. Göz önünde olmayı, bakışları üzerimde hissetmeyi. Sırama oturduğumda duvar kenarına yaslandım ve bugünün hızla bitmesini umdum.

🖤

Okul bittiğinde eve gelmiştim. Yorgunluk vardı. Yatıp uyumak ve asla da uyanmak istemiyordum. Babaannemi bulmak için mutfağa girdiğimde arkası dönük ocakta yemek pişirdiğini gördüm. Ona arkadan yaklaştım ve sarıldım. Tabii hemen arkasını dönmüş, tombul yanaklarıyla yine gülümsemişti.

"Hoşgeldin güzek kızım. Hadi ellerini yıka, üzerini değiştir de tekrar gel. Sana çok güzel yemekler yaptım." Onu onaylayarak, odama gittim.

Üzerimi değiştirip banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Tekrar mutfağa girdiğimde, sofraya oturdum ve babaannemin yaptığı yemeği yemeye başladım. Babaannemle sohbet ederek yemek yemiş ardından salonda oturmuş daha sonra ise yorgun olduğumu söyleyerek odama geçmiştim.

Yatağıma uzandım ve çok sevdiğim tavana bakışlarımı sabitledim. En çok bakıştığım kişi olur kendileri. Garip ama beni rahatlatıyordu. Yatakta uzanıp saatlerce tavanı seyretmek.

Gözlerim kapanacaktı ki telefonumun bildirimiyle tekrar açıldılar. Komidine uzanarak tekrar telefonu aldım ve bildirimin üzerine tıkladım. Mesaj yine bilinmeyen numaraydı. Düzenle yazısına bastım ve onu 'Aras' diye kaydettim.

Aras: İyi akşamlar Kumsal. Biliyorum bugün sana yeterli bir açıklama yapamadım.

Bunu fark etmiş olması güzeldi.

Aras: Yarın seninle tekrar konuşmak istiyorum. Ve sana bir teklifim var. İntikam sever misin?

Bölüm sonu...

DENİZ KABUKLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin