5.Kabuk

23 4 186
                                    

En son attığı mesajla gözlerim ekrana kilitlenmişti. Teklifi vardı. Ne teklifi olabileceği ya da intikam derken neyden bahsettiğini merak etmiştim. Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu.
Mesajına geri dönmedim ama sorusunu düşünmeye başladım. İntikam. Dizilerde izlediğim de intikamlar bana keyif veriyordu. O anlarda idolüm diye dolaşırdım ama kendim intikam almak istememiştim daha önce. Aras intikam derken neyden ve kimden bahsediyordu ki? Gözlerimde ki ağırlık artınca, telefonu tekrar komidine bıraktım ve uykuya dalmak için beklemeye başladım.

Sabah uyandığımda hızlıca hazırlanıp evden çıkmıştım. Durağa doğru yürürken içimde bir his vardı. Ama iyi mi kötü mü olduğunu anlamamıştım. Durağa vardığım da otobüsü beklemeye başladım. Antalya sıcağı giderek artıyordu ve ben iyice yok olmak üzereydim.
Bu sıcakta okul forması iyice üzerime yapışıyordu ve bu çok kötü bir histi. Neyse ki otobüs gelmişti ve yarım saat sonra okula varmıştım.

Etrafa bakmadan hızlı adımlarla içeri girmiş, üst kattaki sınıfıma girmiştim. Dersin başlamasına 15 dakika hala kapı açılmıştı. İçeriye Ece ve kuyrukları girdiğinde gözlerimi devirdim. Ece benim sırama kadar geldiğinde sormadan oturdu ve dik dik bakmaya başladı.

Sorarcasına ona baktığımda, "Kumsal, sence de bir şeyleri açıklaman gerekmiyor mu?" Alay edercesine gülerek sorduğunda, yüzümü buruşturdum.

"Neden sana açıklama yapayım ki? Kimsin sen?" Gülmeye devam ediyordu. Şeytan diyordu çarp bir tane ağzına. Sonra eline dolayarak saçlarını çekiştir, sınıftan çıkart. Güzel düşüncelerimi, iğrenç sesi böldü.
"Oradan nasıl çıktın onu anlat." Bir de bana emir veriyordu. Bu kız gerçekten sinirlerimi bozuyordu.

"Böyle bir zorunluluğum yok." Ona baktığım da kaşları çatılmıştı. Sarı boyalı saçlarını geriye attı ve üzerime eğildi. "Ben diyorsam yapmalısın. Bunu daha önce anladığını sanıyordum." Bu kız ya gerçekten sorunluydu ya da kendini buranın ağası sanıyordu.

Gözlerimi üzerine dikerek yavaşça ayağa kalktım. Bu sırada sınıfta ki insanların gözlerinin üzerimizde olduğunu fark ettim. "Bence sen anlamamışsın Ece. Ben ne sana bir şey açıklamak zorundayım ne de seni şu an dinlemek." O da ayağa kalktığın da bu sefer gülümseye başladı.

"Unutma Kumsal. Burada benim sözlerim geçer. Ben emrederim, siz yaparsınız." sözleri için Google'dan araştırma yapmıştı sanırım. Fazla tanıdıktı.
"Niye sen nesin ki? Kendini prenses sanan, şımarık kızın tekisin. İnsanları aşağılayarak kendini yücelten, kendini havalı sanan bir zorbasın. Şu an deliriyorsun değil mi? Sana böyle karşılık vermem seni çıldırtıyor. Çünkü sen sözlerinin dinlenmesine alışkınsın."

Onun gözlerinin içine bakarak bunları söylediğim de gülen yüzü solmuştu. Tam ağzını aralayıp bir şeyler diyecekken kapı açılmıştı. Gelen matematik hocasıydı.
"Herkes yerine geçsin, oturun!" Bir süre sonra derse başlamıştı.

Nihayet öğle arası geldiğinde, dışarı çıkmış, arka bahçede sürekli oturduğum banka gitmiştim. Burada oturmayı seviyordum. Genelde arka bahçeye çoğu kişi gelmezdi. Burası her zaman sessiz, sakin olurdu.
Ama bu sessizliği bozan da birisi gelmişti. Aras.

Önümde dikilip, konuşmaya başlamıştı.
"Ee Peri kızı nasılsın?" gözlerimi devirdikten sonra ona bakarak, "Bana neden öyle sesleniyorsun? Benim bir adım var. Kumsal."

İnsanların bana hitap takmasını sevmezdim. Gereksiz ve yersiz olurdu. "Neden? Hoşuna gitmedi mi yoksa? Bence tam uyuyor sana."
Hayır uymuyordu. "Neden geldin Aras?"

"Baksana benden nefret ettiğini düşünmeye başlayacağım. Hep böyle olmuyor ama mesajıma cevap bile vermedin." Evet nefret ediyordum zaten ama sessiz kalmıştım.

DENİZ KABUKLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin