Sayılardan nefret ediyordum. Şu an tahtaya kilitlendiğim gözlerimle matematik hocasını dinliyordum ama hayır, hiç bir şekilde anlamıyordum. Dört işlem yeterliydi benim için. Mühendislik ya da başka dallar okumak isteyenler görebilirdi bu kadar ayrıntıyı. Bizim suçumuz neydi?
Daha ne kadar dayanabilirim diye düşünürken o muhteşem sesi duydum. Zil sesi. Bu ses beni mutlu edip, gülümsetmişti. Daha güzel ne olabilirdi ki?
Herkes sınıftan ayrıldığında, biraz daha rahatlamıştım. Tabii küçük sınıfta çok fazla ses ve birbirinden aptal insanlar vardı. Bir de bunların her gün tabiri caizse anırdığı dakikalarda, benim yüksek bir tepeye geçip kendimi atasım geliyordu.
Okulun bitmesine biraz daha vardı ama ben şimdiden sıkılıyordum. Çantamdan herhangi bir test kitabı çıkarıp çözmeye başlamıştım.
18. Soruya geldiğim de sınıfın başkanı içeri girip, son iki dersin boş olduğunu söyleyip istersej gidebileceğimizi haber vermişti. Ben ise test kitaplarımı toplayıp, sınıftan çıkmıştım. Babaannemi arayıp, son derslerin boş olduğunu ve biraz sahilde test çözeceğimi söyledikten sonra okuldan da çıkmıştım.
Bugün ortalık çok sessizdi. Ece yoktu ve ben her günün böyle olması için her şeyi yapardım. Hayır, anlamadığım son sene de bir insan neden böyle davranırdı ki?
'𝘚𝘢𝘭𝘢𝘬 𝘰𝘭𝘥𝘶𝘨̆𝘶 𝘪𝘤̧𝘪𝘯' Haklısın iç sesim.Kesinlikle öyleydi. Ama bundan asla yılmayan inatçının da tekiydi. Bugün okulda Aras'ı görmemiştim. En son dün geleceğini söylemişti ama akşam da gelemeyeceğine dair mesaj atmıştı. Ne olduğuna dair bir fikrim yoktu ama planını merak ediyordum. Çünkü bu senede, sınava çalışıp, düzenli olmaktansa Ece gibi biriyle uğraşmak can sıkıcıydı.
Durağa geldiğimde, telefondan otobüsün ne zaman geleceğine baktım. 15 dakikası olduğunu gördüğüm de oturaklara oturdum ve çantamdan kulaklıklarımı çıkardım. Şarkı dinlemeyi çok severdim. Her an ve her yerde dinlerdim. Ruh halime göre seçerdim ama bazen oynatma listem açık olduğunda beni delirtirdi. Ağlarken bir an da 'Karabiberim' girince ortama ne için ağladığımı unutup anında neşeli ruh haline dönerdim.
Sebebsizce bunu hep yaşardım ama ısrarla oynatma listemi düzenlemezdim. Mutlu bir anımda slow giren şarkıyla duygusala bağlar, gülen yüzüm ağlamaya başlardı. Yine de bunu yaşamak bazen eğlenceliydi. En azından ağlamadığım zamanlarda.
Otobüs geldiğinde bindim ve en arkada ki cam kenarına oturdum. Neyse ki boştu ve ben ayakta dikilmekten kurtulmuştum. Buna da sevinirken başımı cama çevirdim ve müzik eşliğinde yolu izlemeye başladım.
🖤
Deniz kenarına vardığım da kıyıya yakın kumların, üzerine oturdum. Çantamı yanıma bırakarak, biraz ufukları seyretmeye başladım. Ders çalışmadan önce temiz hava şarttı. Zihnim açılır, bu sayede belki konuları çözebilirdim.
'𝘿𝙚𝙣𝙞𝙯'𝙞𝙣 𝙠𝙤𝙠𝙪𝙨𝙪 𝙗𝙞𝙡𝙚 𝙖𝙘̧𝙖𝙢𝙖𝙯 𝙨𝙚𝙣𝙞𝙣 𝙤 𝙨𝙖𝙡𝙖𝙠, 𝙗𝙚𝙮𝙣𝙞𝙣𝙞.. '
Sağol ya iç ses. Sen de vur, sen de dalga geç. Tamam ben belki dersler de iyi değildim ama sporda iyiydim? Küçükken kimse bir şeye yönlendirmediği için yeteneğim yoktu. Belki de şu an bir spor yapıyor olsam başarılı bile olurdum. Ama tabii ki bu şu an ders çalışmam gerektiğini değiştirmiyordu. Ah eğitim sistemi ah! Yaktın bizi!
3. Testin sonuna geldiğim de artık kalemi bırakmıştım. Beynimden yakında alev çıkmadan, testleri toplamış , çantama koymuş ve uyuşan bedenimi sonunda kaldırmıştım. Tabii aniden kalktığım için anlık başım dönmüştü. Biraz bekledim. Geçtiğin de yola devam ederek, bu sefer yürüyerek eve gitmeye karar verdim. Zaten yakındı sahil, bizim eve.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KABUKLARI
Teen FictionRüzgar saçlarımı savururken, onun bakışlarını üzerimde hissediyordum. Yavaşça ona doğru döndüm. Burnumu çekerek, titreyen ellerimle göz yaşlarımı sildim. "Ağlamamalısın." Sesini duyduğumda dolu gözlerimle ona baktım. "Bu durumda gülmeli miyim?"Kısık...