''Çoğunuzun zaten bildiğine inanıyorum, yine de tekrarlayacağız. Geçmişte ruh eşi bulunmayan birkaç vaka göründüğünü biliyoruz. Ne yazık ki bunun hakkında elimizde fazla kayıt yok. Hasta mıydılar, diğer insanlardan farklı bir yapıda mıydılar bilmiyoruz. Aynı zamanda ruh eşleri olmadan birbini seçen iki kişinin olduğu bilgiler elimizde ama sonunun iyi bitmediğini biliyoruz. Bu konunun derinine girmeyeceğiz. Sizden istediğim şey bunun hakkında bir kısa hikaye yazmanız. Konusu ve türü size kalmış. Ruh eşi olmayan insanlara değinmesi yeterli. Süreniz bir dahaki derse kadar. Ders bitmiştir.''
Eşyalarını çantasına doldurmaya başlayan Hyunjin bunu yazmanın onun için ne kadar kolay olacağına kimsenin fikri olmadığını düşünüyordu. Bir yandan da ya çok gerçekçi yazarsa da bir şekilde anlaşılırsa diye paranoyaklık yapmaya başlamıştı ki yanında toparlanmayı bitirmiş onu bekleyen Jeongin'in sesi, onu düşüncelerinden uzaklaştırdı.
''Tamam mısın?''
Kendine gelerek kalem kutusunu da sırt çantasına atıp ceketini aldığında ''Tamamım.'' diyip dışarı çıkan Jeongin'i takip etmeye başladı.
''Aç mısın? Bir şeyler yesek mi?''
''Açlıktan bayılmak üzereyim.''
Jeongin'in gerçekten bayılacakmış gibi kurduğu cümleye gülen Hyunjin adımlarını yemekhaneye doğru çevirdi.
''Bugün de o iğrenç çorbadan varsa gerçekten bayılırım.'' Jeongin'i başıyla onaylayan Hyunjin sıraya girdiklerinde o çorbanın olduğunu görüp kahkaha attı. ''Bayılacağız sanırım.''
Somurtmaya başlayan Jeongin çorbayı görmezden gelerek sadece yemek tabağını aldı ve boş bir masaya geçtiler.
''Aç kaldım gerçekten.'' diye şikayet ederek yemeğine başlayan Jeongin'in telefonunun çalmasıyla iyice siniri bozulmuş gibiydi. ''Burası çok sesli, geliyorum.'' diyerek konuşmak için masadan kalktığında Hyunjin tek başına kalmıştı.
Sessizce yemeğini yemeye başlayarak Jeongin'I bekliyordu ki yanındaki sandalyenin çekilme sesiyle dikkatini oraya verdi.
''Sorun olur mu?''
Başını sallayarak olmayacağını belirten Hyunjin, adamın sandalyeyi alıp gideceğini sanmıştı ama soruyu soran kişi oturdu.
Oturan kişi ona döndüğünde onu tanıdığını fark etti.
''Merhaba. Tanıdık sayılmayacağımızı biliyorum ama okula bayadır gelmiyorum o yüzden nereye oturacağımı bilemedim. Yalnız yemekten de nefret ederim.''
Hyunjin gülüp ''Sorun değil, anlıyorum.'' dediğinde yanındaki elini uzatıp ''Ben Chan.'' diyerek kendini tanıttı.
Bu tuvalette karşılaştığı ona yardım eden kişiydi.
Uzattığı eli sıkıp ''Ben de Hyunjin. Aynı okulda olduğumuzu bilmiyordum.'' diye karşılık veren Hyunjin'e Chan, kafasını onaylar şekilde salladı.
''Bayadır gelmiyordum zaten. Okulu bırakıp başka bir yere geçmeyi düşünüyordum aslında.''
''Neden?''
''İstediğim yerde olmadığımı fark etmem 2 yılımı aldı. Şimdi sadece 2 yıl kalmışken kimse bırakmamı mantıklı bulmuyor ama katlanma fikri bile beni bunaltıyor. Ben de direkt okula gelmeyi bıraktım.''
Hyunjin anlayışla ona baktı. Bu, kendi bölümüne karar vermeden önce en büyük korkularından biriydi. Neyseki okula başladığından beri ait olduğu başka bir yer olmadığını hissetmişti. Aynısını hissetmeyen insanların olduğunu bilmek onu üzmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
yarım kalp | hyunho
FanfictionHerkesin ruh eşlerinin olduğu bir evrende ikisi de ruh eşlerinin olmadığını ve sonsuza kadar yalnız, saklanarak yaşayacaklarını sanıyorlardı. Birbirleriyle tanışana dek. •