9

97 15 6
                                    

Hyunjin umutsuz bir ifadeyle bilgisayarının ekranına odaklanmış yazıp yazıp sildiği boş word sayfasına bakıyordu. Ödevin teslim tarihine 2 gün kalmıştı ve hâlâ herhangi bir ilerleme kaydedememişti. İlerlemeyi geç başlayamamıştı bile.

Kendisinin yaşadığı bir durum hakkında yazmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemişti. 

''Hâlâ bitiremedin mi?''

Jeongin'in masaya bıraktığı kahve bardağını görünce ona minnetle gülümseyen Hyunjin kafasını olumsuz anlamda salladı. ''Bitirmeyi bırak başlayamadım bile.''

''Normalde hikaye yazmayı sevdiğini sanıyordum? Bu neden bu kadar zorladı seni?''

''Keşke bilsem.'' Keşke bilsem gerçekten diye düşündü. Bu kadar zor olmamalıydı. Zaten birinci elden tecrübesi vardı. Neden yazamıyordu ki?

İçinden bir ses neden yazamadığını iyi bildiğini söylüyordu. Çalışmasına kendinden çok şey vermek onu endişelendiren bir şeydi. Genelde yazdığı şey hiç tecrübe etmediği şeyler olurdu ki kendini rahat hissedebilsin.

''Kötü olması hiç olmamasından iyidir. Aklında toparlayamasan bile bir şeyler yazmaya başla bence.'' Jeongin söylediği cümleyle kendi kahvesinden bir yudum alıp kendi bilgisayarına döndü. Hyunjin onun haklı olduğunu biliyordu. Hiç fikri yok değildi sadece yazmak onu endişelendiriyordu. 

Nefesini verip oturduğu sandalyede dikleşti. Jeongin haklıydı. Kötü olması hiç olmamasından iyiydi. Üstünde bu kadar düşünmeyi bırakması gerekiyordu. Boş dosyaya bakıp yazmaya başladı. Yazarken önceden planı olan insanlardan değildi, tamamen doğaçlama yapmayı seviyordu.

İlk paragrafını bitirmek üzereydi ki duyduğu ses onun gözlerini ekrandan çekmesine sebep oldu.

''Selam!''

Bu neşeli sesin sahibi Chan'dan başkası değildi. Birlikte yemek yediklerinden beri onu görmemişti. Genellikle okula gelmek yerine müzikle uğraştığını söylediği için bu doğaldı tabi.

Chan'ın üstündeki kolsuz tişörtü ve şortu incelemekten kendini alamadı. Kendisinin üstünde kalın bir sweat varken onun bu denli açık giyip üşümüyormuş gibi durmasına şaşırmıştı.

''Gördüğünü beğendin mi bari?''

Chan'ın sesiyle giydiklerini incelemeyi bırakıp bakışlarını çocuğun yüzüne çevirdi. ''Hayır hayır, nasıl üşümüyorsun diye düşünüyordum!'' Telaşla verdiği cevaba karşı Chan gülmekle yetinmişti. Yanlış anlamıştı. 

''Takılıyorum sadece, gerilme.''

Chan'ı çekici bulmadığını söyleyemezdi. Spor salonlarında devamlı vakit geçirdiği belli olan yapılı vücudu, karizmatik gülüşünün yanında beliren tatlı gamzeleri ve kolayca onunla arkadaş olabileceğinizi hissettiren cana yakınlığı ile erkeklerden hoşlanan her insan ona kolayca çekilebilirdi. 

Fakat her şeyden önce onun çoktan bir ruh eşi vardı. Gerçi Hyunjin ilişkilerinin pek iyi olmadığını hissetmişti ama bunun hakkında düşünmedi. Onu ilgilendirmezdi.

Ayrıca Minho vardı. Işıltılı gözleriyle ona baktığında içinde o komik hissin belirdiği Minho. Elini tuttuğunda elinin sıcaklığının ne kadar iyi hissettirdiği ve ellerinin birbirleriyle nasıl uyumlu olduğundan başka bir şeye odaklanamamasına sebep olan Minho. Ona her zaman kibar davranan, o sormasa dahi her seferinde onunla durağa kadar yürüyen Minho. Onu sürekli güldüren, bazen dedikleriyle utandıran Minho.

''Hyunjin? Daldın gittin.''

''Yapıyor o öyle.''

Hyunjin kendine ne kadar yalan söylese de farkındaydı, gitgide Minho'ya daha fazla kapılıyordu ve sonu kalp kırıklığı dışında bir şey olmayacaktı.

yarım kalp | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin