1

295 33 11
                                    

Ruh eşleri abartılıyor.

Kim milyonlarca insan arasından seni tamamlayan, sana iyi gelen, ruhu senin için yaratılmış birini ister ki?

Bunlar Hyunjin'in her gün kendisine söylediği şeylerdi. Yeterince söylerse bir zaman sonra buna kalbinin de inanacağını umuyordu.

Herkesin ruh eşi olan bir evrende kendisinin olmayışı zordu ve zor değilmiş gibi davranmayacaktı. Durumu zorlaştıran yalnızca duygusal sonuçları değildi. Okullarında ruh eşi olmayan iki kadın Lisa ve Jennie'nin başına gelenler olağanüstü bir şeymiş gibi biyoloji dersinde anlatılırdı. Onlar, hastaydı, anormaldi, bozuktu. Dünyadaki her ülkede herkesin en az bir ruh eşi vardı ve olmaması demek ülkeler için tehlikeliydi, düzen böyle sağlanıyordu.

İşte bu yüzden ailesi, Hyunjin 10 yaşına geldiğinde bileğinde herkeste belirdiği gibi yarım kalp belirmediğinde hızlıca sahte bir tanesini çizdi. Eğer insanlar bunu öğrenirse devlet hatta tüm dünya peşine takılabilir, çocuğu bir denek olarak kullanabilirdi. Bunu istemedikleri için bu sırrı 8 senedir bilen tek kişi annesi ve ikiz kardeşi Yeji'ydi.

Yeji'nin iki ruh eşi vardı ve bu, göstermese bile Hyunjin'in sinirine dokunuyordu. O bir tane bile olmadığı için her saniye tehlikede hissederken kız kardeşinin iki taneye sahip olması haksızlıktı.

Yine de onu bunun için suçlayamazdı, kimsenin bir suçu yoktu ve üç kişinin hatta daha fazlasının birbirlerinin ruh eşleri olması görülmeyen bir şey değildi.

Hyunjin, bugün her zamankinden daha gergin hissediyordu. Bugün doğum günüydü ve her zamanki gibi annesiyle kız kardeşi kutlamak büyük bir parti düzenlemişti. Bu sefer öncekilerden daha kapsamlıydı çünkü lise bitmişti. Sondu belki de. Kocaman bir bahçede onlarca masa, süsler, hediyeler için ayrı bir alan, kulak ağrıtacak düzeyde müzik çalan hoparlör ve insanların dans etmesi için koca bir yer vardı. Hyunjin bazen zenginler de onun mu haberi yok diye düşünüyordu doğrusu. Buna rağmen partileri severdi, her zaman dans pistinden çıkmayan ve sonuna kadar eğlenen tiplerdendi. 

Bu sefer farklıydı.

18 yaşına girmişti ve normalde şimdiye kadar çoğu kişi gibi ruh eşini bulmuş olması gerekiyordu.

Eh, bu mümkün değildi ama diğerleri bunu bilmiyordu ve onun her doğum günü kutlayışlarında beraberinde bunun hakkında cesaret verici sözler söylüyorlardı. 

''Doğum günün kutlu olsun Hyunjin! Umarım bu sene ruh eşini bulabilirsin!''

''Umarım 18 yaş yaşın sana mutluluk ve eşini getirir!'' gibi iyi niyetli ama Hyunjin'in kalbinde bir yerleri ağrıtan cümleler kuruyorlardı.

Hyunjin onları küçük bir teşekkürle geçiştirse de yorulmaya başlamıştı artık. Hem fiziksel hem psikolojik olarak. Çoğuyla üniversiteye geçtiğinde konuşmayacağından emindi.

En sonunda sıkıntısını fark eden Yeji'nin ruh eşlerinden biri, Ryujin, onu kalabalıktan kurtarıp sevgilileri ve arkadaşları ile oturdukları masaya çekti.

''Teşekkür ederim, boğulacağım sandım. Sosyal olanın Yeji olduğunu düşünüyordum, bu insanların o varken bana ilgisi ne böyle?'' diye sızlanarak boş sandalyeye oturdu Hyunjin.

Haklıydı da. Yeji her zaman daha arkadaş canlısı olan olmuştu. Hyunjin genelde sadece Yeji,  Changbin ve Seungmin ile takılırdı fakat Yeji'nin Yuna ve Ryujinle, Seungmin'in Liayla, Changbinin de Chaeryeong ile ruh eşi oldukları anlaşılınca koca bir grup haline gelmişler ve hep birlikte takılmaya başlamışlardı. Tabii kızların hâlâ birçok arkadaşı ve tanıdığı vardı ki bu da partinin kalabalıklığını açıklıyordu.

''Koca mahallede ruh eşini bulmayan ve 18 olan bir sen kaldın, ilgi odağı olman çok normal.'' diye dürüstçe konuştu Ryujin.

''Bu yine de düşüncesizce ve sinir bozucu olduğu gerçeğini değiştirmez.'' diye araya girdi Yeji.

İkisi de haklıydı, Ryujin'in söylediği şeyin Hyunjin zaten farkındaydı ama yine de duymak canını sıktı.

''Belki de ruh eşin seni üniversitende bekliyordur. Sonuçta daha geç yaşlarda karşılaşmaları olanaksız değil. Hatta 20 yaşında olmasına rağmen hâlâ bulamayan birini duymuştum. Kim bilir, belki o, seni bekliyordur.'' diye takıldı Changbin.

Arkadaşının ortamı yumuşatma çabası için minnettar olsa da bunun imkansız olduğunu biliyordu. Onun bileği boştu ve bir ruh eşi yoktu. Arkadaşları bunu bilmiyordu.

Yine de ''Belki.'' dedi ve kibarca gülümsedi.

Üniversite onun için yeni bir başlangıç olacaktı ve ödü kopuyordu. Bunun hakkında düşünmemeye çalıştı ve Yuna'nın heyecanla anlattığı dedikoduya dikkatini verdi.

***

Bu sırada kilometrelerce uzakta Lee Minho, mazoşist olmasından şüphelendiği biriyle bileğindeki eksikliği unutmaya çalışıyordu.

Minho bu adamı asla anlamayacaktı doğrusu. Ruh eşi olan insanların ısrarla kendine bile bile acı vereceği şeyler yapması ona saçma geliyordu.

Yine de spor salonunda çokça vakit geçirdiği belli olan ve dolgun dudakları, çekici yüzüyle ona gelen birini geri çevirecek değildi.

Karşısındakinin dudaklarını bırakıp boynunu öpmeye başladığında artık alışık olduğu acı dolu sesle içten içe göz devirdi. Ne beklemişti ki?

''Gerçekten, Chan, bunu yapmak zorunda değiliz. Elinin zonklayışını ben bile hissedebiliyorum.''

Sarışın adam mahcupça ona baktı ama bakışlarına aksi hareketle omuz silkip ''Umrumda değil. Ölsem bile değil.'' deyip tekrar Minho'nun dudaklarına yapıştı. Minho'ya hava hoştu. Acı çeken o değildi nasıl olsa.

Onun için de böyleydi işte. O, ruh eşi olduğu için üzülmediğini düşünüyordu. Bir eşe ihtiyacı yoktu, sadece yetkililerden kaçmak için bileğine yarım kalp dövmesi yapmıştı. İnsanların var olmak için birine ihtiyacı olması ona anlamsız geliyordu. Bunca zaman kimsesi yoktu, böyle de devam edebilirdi. Biri bileğinin aslında boş olduğunu öğrenmediği sürece sorun yoktu. Bunu ileride nasıl engellerdi bilemiyordu.

Yine de 20 yıl sorunsuz ilerlemişti, bir 20 yıl daha gizlenebilirdi.

***

bu kitabı sırf senin için hyunho yaptım okumazsan döverm  HANJ1M

sarı chan sarı chan sarı chan sarı chan

yarım kalp | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin