Aynadaki haline bakıp iç geçirdi Hyunjin. O gün gelip çatmıştı, yeni okuluna başlıyordu ve gergindi.
Bu gerginliğinin arkadaş kurmakla ya da derslerle alakası yoktu. Yeni insanlar ve arkadaşlar bileğindeki boşluk yüzünden yalan söyleyeceği daha fazla kişi demekti. Bundan nefret ediyordu.
Son kez aynadaki yansımasına bakıp uzamaya başlayan sarı saçlarını düzeltti. Siyah sweatshirtten ve kot pantolondan oluşan basit bir kombin yapmıştı ama üzerinde oldukça güzel ve özenli duruyordu.
İlk gün olduğu için içinde fazla şey bulunmayan hafif çantasını kapıp yola çıktı.
*
Bu sırada Minho okul kampüsünün içindeki banklarından birinde oturmuş arkadaşları Jisung ve Felix'i bekliyordu. Geç kalmasalar şaşardı zaten.
Zaman geçirmek için telefonuyla uğraştığı sırada duyduğu sesle kafasını telefondan kaldırdı. ''Pardon, Edebiyat Fakültesi ne tarafta biliyor musunuz acaba?''
Vay be diye düşünmekten kendini alamadı. Ona soru yönelten çocuk şimdiye kadar hayatında gördüğü en çekici insanlardan biri olmalıydı. Büyük ihtimalle yeni başlamıştı ve gerginliği yüzüne yansıyordu. Büyük ihtimalle koşmaktan kızarmış yanakları, sürekli gergince yalayıp durduğu dudakları ve beklentiyle dolu gözlerine bakarken kendine gelip ''Gel götüreyim.'' deyip ayaklandı.
Bu fikri neden attığı konusunda hiçbir fikri yoktu. Edebiyat Fakültesi oldukları yerin hemen sağ tarafındaydı ve bunu söylese karşısındaki çocuk rahatlıkla bulabilirdi.
''Gerçekten mi? Çok iyi olur, teşekkürler.'' deyip birlikte yürümeye başladıklarında diğer yoldan gelen meraklı bakışlarıyla. Felix ve Jisung'u gördü. Onların kendisini beklememesi anlamında kendi okuluna doğru birkaç el işareti yapıp yanındaki yeni çocuğa döndü.
''Yeni olmalısın. Ne okuyorsun?''
''İngiliz Edebiyatı.''
''Ah, güzelmiş.'' demişti ki binanın önüne gelmişlerdi bile. Gerçekten kendi fakültesiyle kısa bir mesafedeydi ve birlikte yürümelerine gerek yoktu. Adını hâlâ bilmediği çocuğun aynısını düşünmemesini umdu.
''Ben oturduğum bakın arkasındayım. Bilgisayar mühendisliği okuyorum. Minho, bu arada. Okul hakkında kafana takılan bir şey olursa sormaya çekinme.'' deyip kibarca elini uzattı.
''Hyunjin ben de, tanıştığıma memnun oldum. Çok teşekkür ederim.'' Minho'nun uzattığı eli tutup hafifçe salladı.
Tekrar göz göze geldiklerinde ikisi de bir şey söylemedi ve garip bir sessizlikle birbirlerine baktı. İkisi de bir şeyler söylemek istiyor ama kendilerini tutuyor gibiydiler.
Biri Minho'nun omzuna hafifçe çarpıp geçtiğinde kendilerine gelip ayrıldılar. Etrafları kalabalıklaşmıştı ve birçok kişi içeri giriyordu.
''Gitsem iyi olacak.'' deyip hızlıca Minho'dan ayrılıp kalabalığa katılan Hyunjin'in arkasından bakakaldı Minho. ''Görüşürüz...'' daha çok kendi kendine dedikten sonra telefonunu kontrol ettiğinde saati görmesiyle küçük bir küfür etti. Geç kalmıştı.
Hemen dönüp kendi dersinin olduğu binaya hızlı adımlarla yürürken aklı yeni tanıştığı Hyunjin'de kalmıştı.
*
Hyunjin, ilk dersini sorunsuz tamamlamanın verdiği rahatlıkla dışarı çıktı. Alıştığın bir sistemden sadece tamamen yabancı olan birine geçmek her zaman yorucuydu.
Bahçeye çıkıp çıkışa doğru ilerlerken gördüğü binayla duraksadı. Bugün tanıştığı yabancı gelmişti aklına.
Minho.
Onu bankta tek başına oturarak gördüğü ilk an büyük olduğunu anlamıştı. Yenilerin çekingenliğinden çok alışıldık bir yerde olmanın rahatlığıyla oturuyordu. İşte bu yüzden ona sormanın mantıklı olduğunu düşünmüştü, doğru da yapmıştı. Minho kibarlık yapıp onu gitmesi gereken yere kadar götürmüştü.
El sallamak için elleri değdiğinde tuhaf bir duygu hissetmişti ve bu duygunun karşılıklı olabileceğini düşünüyordu. Minho da ona anlamlandıramadığı bir şekilde bakmıştı çünkü.
Kendi düşüncelerine gülüp kafasını salladı. Sırf o her an herkese ilk görüşte romantik hisler besleyebiliyor diye diğerlerinin de onun gibi olduğu anlamına gelmiyordu. Onun her şeyi romantize etmeye yatkın bir yapısı vardı, o kadar.
Hem büyük ihtimalle Minho'nun bir ruh eşi vardı. Onların yaşında olup ruh eşini bulamayan fazla kişi yoktu.
Bunu düşünmemeye çalışsa da bu durum onu üzüyordu. Eksikliği her zaman onda kötü bir yan bıraksa da yaşları ilerledikçe bunun daha çok farkına varıyordu. Eskiden insanlardan hoşlanıp bir ilişki kurabiliyordu. Evet, başından beri uzun sürmeyeceğini biliyordu ama şimdi kısa zamanlı bir şeyler yaşayabileceği kişiler de kalmamıştı. Herkes gerçek aşklarını, ruh eşlerini çoktan bulmuştu.
Etrafında el ele gezen çiftleri görünce düşüncelerinin doğruluğunu da yüzüne vuruluyordu. Belki asla sahip olmayacağı için, Hyunjin aşka aşık biriydi ve ne kadar acı verse de etrafında diğer yarısını, hatta yarılarını bulan insanları görünce onlar için mutlu oluyordu. Kimsenin onun yaşadıklarını yaşamasını istemezdi.
''Hyunjin?'' yabancı gelmeyen sesle sesin geldiği tarafa döndüğünde Minho'yu görünce hâlâ duraksadığı yerde, yolun ortasında, durduğunu fark etti.
''Merhaba.'' diye kısa bir selam verdiğinde Minho da
Gülümseyip ''Merhaba, bugün başka dersin var mı?'' diye sorunca Hyunjin olumsuz anlamda başını salladı.
''Çıkıyorsan birlikte gidebiliriz.'' diye teklif ettiğinde Hyunjin hevesle ''Olur.'' demekten kendini alamadı.
Çıkışa doğru yürümeye başladıklarında Minho yeniden soru sormaya başladı. ''İlk dersin nasıldı?''
''Fena değil sanırım. Daha çok ne yapacağımız hakkında bilgi verildi. Eğlenceli duruyor, hoca da bana söylendiği gibi diğer üniversitede hocaları gibi bir canavara benzemiyor şimdilik.''
Minho buna gülüp ''Daha hepsiyle tanışmadığın içindir. Bazıları dünya tatlısı olurken bazıları hayatı sana zindan etmek için uğraşabilir. Sen gözlerine batma yeter.'' dedi.
Hyunjin anladığını göstererek güldüğünde bu sefer o Minho'ya bir soru yöneltti. ''Sen kaçıncı sınıfsın?''
''2. Bir sene geç başladım, 20 yaşındayım.'' dedi.
''Anladım.''
Bir süre sessiz kalıp yürümeye devam ettiklerinde Minho bir şeyi görünce yüzünü ekşitti.
Hyunjin onun baktığı yöne baktığında sarmaş dolaş onların tarafına el sallayan iki kişi gördü. Minho'nun tepkisine göre birbirlerini tanıyor olmalıydılar.
''Benim gitmem lazım. Sen otobüsle gideceksin galiba?'' diyerek kafasıyla ilerdeki durağı işaret etti.
''Evet.'' diyerek Hyunjin onu onaylandığında ''Görüşürüz o zaman. Ben karşıya geçiyordum.'' diyerek vedalaştığında Hyunjin de aynı şekilde karşılık verdi. Minho karşı yola yürümeye başlayıp Hyunjin'e son son el salladığında Hyunjin fark ettiği şeyle kalakaldı. Minho el sallamak için elini kaldırdığında bileği açılmıştı.
Bileğindeki yarım kalbin içi boştu.
*
koredeki üni sistemini bölümlerini bilmiyom bu yüzden trden devam (trdekini de daha bilmiyorm gerçi bu sene öğrenicem
hyunjinle bölümdaş yaptım kendimi evet judge me i dare you!!!
öyle
bye

ŞİMDİ OKUDUĞUN
yarım kalp | hyunho
Hayran KurguHerkesin ruh eşlerinin olduğu bir evrende ikisi de ruh eşlerinin olmadığını ve sonsuza kadar yalnız, saklanarak yaşayacaklarını sanıyorlardı. Birbirleriyle tanışana dek. •