5. Bölüm

13 5 1
                                    

Ormanda hiç bilmediğim yerler keşfetmiştim. Mağaradan gideli 2 gün olmuştu, Mary nasıldı acaba? Yakın bi zamanda geri döneceğim ama şimdilik bir şeyleri öğrenmem gerek. Bir kaç gün daha yokum Mary üzgünüm.

Hava yine kararmaya başlamıştı, baykuş benle birlikte geliyordu. Aslında işe yarar bi yoldaymış, balık tutarken bile yardımda bulunuyordu.

Hava iyice kararmışken, sonunda aradığımı bulmuştum. Göl kıyısında, pencere pervazında siyah bir kedinin olduğu o cadının evini bulmuştum. Her şeyi bilen kişi oydu ve benim öğrenmem gereken şeyler vardı.

Kediyi görünce baykuşum huysuzlanmaya başlamıştı. Kedide sürekli ona tıslıyordu. İçeri geçtiğimde pekte yaşlı gözükmeyen ama aslında olduğunca yaşlı bir cadı vardı. Klasiktir hepsi siyah kazanda sürekli bir şeyler kaynatır.

"Ah şey merhaba, gelceğini görmüştüm ama yarın sabah olarak görmüştüm." Dedi.
"Sürpriz yapmak istedim." Dedim.
"Güzel sürprizmiş." Dedi gözlüğünü düzeltip.
"Oturmaz mısın? Soracağın sorular ve alacağın cevaplar biraz uzun sürecek sonuçta."dedi eliyle eski bir masayı göstererek.
"Ben biraz çay demlemeye gideyim sende o sıra soracağın soruları düşünürsün."diyip mutfak olduğunu düşündüğüm yere doğru giderken.

"Kediyi alabilcek misin acaba? Baykuşla birbirlerine girecek gibiler."dedim.
"Ah pardon genelde çok ziyaretçimiz olmaz." Diyip kediyi kucağına aldı ve özür dileyerek başka bir odaya koydu.

Soracağım soruları içimden tekrar ediyordum. Sadece kraliyetten olanların kanatları olabiliyor diye biliyordum Mary'nin nasıl kanatları oldu? Neden saraydan kaçmak istedi? Bana prensesi kaçırmam için yazılan mektubu gerçekten Mary mi yazdı?

Yüzyıllar önce yaşayan bir cadı ve gelmiş geçmiş en güçlü kraliyet büyücüsünün hakkında biraz daha bilgi edinsem iyi olabilirdi. Üstelik o saçma aşk büyüsü yüzünden Mary'e saçma sapan şeyler yapmaya başladım. Diye düşünürken, elinde çay tepsisiyle gelen genç cadı vardı.

"Hayır sen saçma sapan şeyler yapmıyorsun." Dedi elindeki tepsiyi masaya koyarken.
"Yaptığımı söylemedim zaten." Dedim.

"Ah pardon yine zihin okumuşum. Özür dilerim."
"Dilemene gerek yok. Madem zihini mi okudun soruları artık biliyorsun. Cevaplarımı hazırlasan iyi edersin." Dedim kendimden emin bir tavırla.
"Ah evet. Doğru." Dedi derin bir nefes aldı ve ilk sorudan itibaren anlatmaya başladı.

Bir şey demeyeceğimden emin olduğu zaman, anlatmaya başladı. "Şimdi ilk sorun, kraliyetten olmayan birinin nasıl kanatları olduğu. Evet gerçek kraliyetten olan sizin ve sizin ailenizi tahttan indiren, sadece güç isteyen bir imparator var. Ama konumuz bu değil anlaşılan." Dedi bana baktı.

Kafamı devam etmesini söyler bir şekilde hareket ettirdim. Devam etti. "Annen ölen imparatoriçeyle karşılaşmış. Daha doğrusu imparatoriçe annenin yanına gitmiş. Ahh çok bulanık." Elini başına götürdü. Gözleri yeşil yeşil parlıyordu, canı çok yansada devam etti.

"İmparatoriçe annenden, bebeğine kanatları olması için büyü yapmasını istemiş. Çünkü yıllardır kanatlı bir kraliyet ailesi olmayınca halkta şüphe uyandırabilirmiş. Annende kabul etmiş ama normal büyü yapmak yerine, kara büyü  yaparak bu görevi yerine getirmiş. O yüzden çok az da olsa, Maryde de büyü gücü var."dedi.

Biraz dinlenmesi için zaman verdim. Yaptığı geçmişi görme büyüsü çok zor bir büyüdür. İnsanı aşırı yorar. Elini başına götürmüş çayını yudumluyordu. Yudumladıkça rahatlıyor gibiydi. Aklımda demek o yüzden mağarada söylediği büyüyü anlamamıştım. Anne..çok korkunç birisin.

"Hayır, ben annenin korkunç biri olduğuna katılmıyorum." Dedi.
"Ne o bana söylemediğin başka şeylerde mi gördün yoksa?"
"Evet, çünkü annen o büyüyü intikam olsu diye yaptı. İmparatoriçe anneni eğer ki kanat büyüsünü yapmazsa, annenin beneğini yani seni öldüreceğini söylemişti." Şaşırmıştım.
"A-anladım." Dedim.
"O zaman, ikinci soruyla devam edelim." Dedi.

"Babası başta dünyalar güzeli kızını sevsede. Kızı Mary 5 yaşındayken her şeyi değiştirmişti. Annenin yaptığı kanat büyüsü kendisini göstermişti. Babasının onu çok sevdiğini bildiği için, kanatları çıkar çıkmaz babasına koşmuştu küçük kız. 'Baba baba bak kanatlarım var.' Diyerek kanatlarını gösterdiğinde, her şey değişmiş. Babası o saatten sonra düzenli olarak papazın yanına kliseye götürmüş. Kanatlarının gitmesi için büyü yaptırmış. Bu yapılan büyü çok can acıtır, o yaşta ona nasıl katlanmış bilemem. Her gün kilerde kalmış, hizmetliler tarafından bile hor görülmüş." Dedi.

"Tüm bunlara bu cılız bedeniyle nasıl dayanmış."dedim. "İşte bunu ben değil sadece o bilebilir." Dedi. Cadının dinlenmesine izin verdim.

Kedisi odadan çıkmıştı. Üzüldüğümü anlamış gibiydi, kucağıma atlayıp mırlamaya başlamıştı. Cadı kediyi görüp tam almaya çalışacağı sırada. "Kalabilir." Dedim. Bir bardak daha çay içtikten sonra diğer sorunun cevabına geçmiştik.

3. Sorunun cevabı çok kısa ve netti. "Evet." Dedi sadece. "Şimdi neden yazdığını daha rahat anladım." Dedim.

Eski cadı ve kraliyet büyücüsü hakkında bilgi alsam iyi olabilirdi, ama sonuçta cadı da bir insandı ve zaten Arex'e sorsam da söyleyebilirdi.

Oturduğum yerden kalkmak için kediyi kucağımdan yere indirdim ve ayaklandım. Hangi ara gökyüzünde güneş belirmişti bilmiyorum. Cadıya dönüp "Bir gece daha dışarda geçirmem gereken bir sorunum var." Dedim. Güldü, "Yine bekleriz." Dedi.

Evden çıkmıştım. Baykuş neremde duruyor diye sormayın, Arex kadar olmasa da, omuzum genişti. Ormanda durmadan ilerlerdim. Bilmediğim yerlere girdim, hatta yarı elf imparatorluğuna gizlice girilecek bir yer bile buldum.

Güneş yerini aya bırakmıştı. Bense ayağım beni nereye götürürse oraya gidiyordum. Ama ayağım beni hiç olmayacak yere getirmişti. Mary'nin yanına, mağaraya.

Biraz korkuyor, birazcıkta kendini alıştırmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Kendisini yatıştırmak için şarkı söylüyordu. Bu haline daha fazla dayanamayıp içeri girdim.

Baykuş omuzumdan sıkılmış olcakki hemen mağaradaki yerine geri gitti. Mary baykuştan her zaman korkardı ve kendini hala tek sandığından bu sefer daha büyük bir çığlık atmıştı.

"Burdan gideli daha 5 gün oldu ve bu halde misin?" Diye alaycı bir soru yönelttim. Sonunda benim burda olduğumu farketmişti.

Koşar adım yataktan kalkıp boynuma sarılmıştı. "Şükürler olsun ki iyisin." Dedi, güldüm. "Ahh güzelim beni hiç tanıyamamışsın." Dedim, bende ona sarıldım. Bir süre öylece kaldık. Biraz ağladı, biraz güldü. Bu kıza kendini koruyabilmesi için biraz dövüş dersi vermeliydim.

Kucağıma aldım yatağına, eskiden benim olan yatağıma yatırdım. Üstünü örttüm tam gidecekken, elimden tuttu "Gitme." Dedi, yanını göstererek "Bu gecelik yanımda yatsan ya?" Dedi.

Kalbime yine bi ağrı saplanmıştı. Neden bu ağrılar sadece bana saplanıyorda Mary'e saplanmıyordu? Ama ne vardı biliyor musunuz? Bende Mary'i özlemiştim. Ve teklifinde reddedecek bir şey göremiyordum.

Yanına uzandım. Ona oranla biraz daha kalıplı ve uzundum. Önce biraz çekinsede sonradan bana sarılıp öylece uyumuştu. Ara ara biraz daha sıkı, ara ara biraz daha gevşek sarılıyordu.

Uyuyamamıştım çünkü gece ben yatarken Arex'in kalbi bedenimi ele geçirecek diye korkuyordum. Tek yatsaydım umursamadan uyuyabilirdim ama yanımda Mary vardı ve bu her şeyi değiştiriyordu.

Tanrı dualarımı duymuş olmalı ki, sonunda güneş doğmuş sabah olmuştu. Mary'i uyandırmadan kalkmıştım.

Artık param azalmaya başladığından gelen iş tekliflerine bakmaya başladım.Bakalım neler vardı?

İnsan krallığı, insan krallığı, aa cadılar diyarından da gelmiş ama oraya bulaşmamayı tercih ederim. Hem benim sonraki durağım yarı elf imparatorluğuydu. Neden oradan bir şey gelmemişti?

Mary elindeki mektubu göstererek, "Aradığın şey bu mu?" Diye sordu. Arkamı döndüğümde elinde tuttuğu mektubun yarı elf imparatorluğuna ait olduğunu gördüm.

İmparatorlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin