6. Bölüm

16 5 2
                                    

Elinde tuttuğu o mektup, bizim elf imparatorluğuna giriş biletimizdi. Bundan haberi var mıydı acaba?

Yanına doğru yaklaştım. Kısa boyuna rağmen elinde tuttuğu mektubu sanki yetişemeyecekmişim gibi havaya kaldırdı. O mektubu rahatlıkla ondan alabilirdim ama biraz uğraşmanın kime ne zararı var ki?

Belinden tutup kendime çektim, anın verdiği şokla mektubu yere düşürmüştü. Güldüm. Zaten yakınımda olduğu için kısık ve sakin bir ses tonuyla "Eğerki onu almamı istemiyorsan, benden daha uzun olup öyle havaya kaldırsan daha iyi olurdu."

Bu dediğimi düşünmemiş olsa gerek ki, hem şu an ki duruşumuzdan hemde yaptığı saçma oyundan dolayı utanmış olsa gerek. Başını göğsüme yaslamıştı. Ama artık ayrılma zamanı gelmişti.

Kısa bir sürede halletmemiz gereken bir iş vardı. Mary'e çok az da olsa kendini savunabilmesi için iki üç dövüş tekniği öğretmem gerekiyordu.

Yere düşen mektubu alırken söyledim. "Hadi hazırlan, gitmemiz gereken bir yer var ve öğrenmen gereken bazı şeyler var." Dedim.

Anlamamış olsa gerek ki, kafasını hafif eğmiş anlamamış gözlerle bakıyordu. "Ne öğreneceğim ki?" Dedi.
"Birkaç tane kendini savunma tekniği?" Dedim.
Bir elini koluna götürerek, "Başarabilir miyim bilmiyorum?" Dedi.

Şu an küçük çocuklar gibi gözüktüğünün farkında mıydı acaba? Gülerek "işte bunu denemeden bilemeyiz." Dedim.

Kanat dersinde de olduğu gibi, gördüğüm en berbat öğrenci olabilir. Hatta olabilir değil, direkt öyledir.

"Kötü olduğun şeyleri listelesen, 1. Sırada kanat çalışması 2. Sırada kendini savunma becerisi olur bak." Dedim gülerek. Biraz sitemli bir tavırla, "İyi de, benim neden kendimi savunmam gerektiğini bilmiyorum." Dedi.

Gülerek oturduğum ağaç dibinden kalkıp yanına gittim. Elimi saçını bozma amaçlı kafasına atmıştım. "Evet evet, yola devam mı etsek eski prenses?" Dedim ve yürümeye başladık.

Yol boyu bayağıca konuşmuştuk, biraz daha yakınlaşmışız gibi hissediyordum. Ama maalesef daha konuşamadan, hem akşam olmuştu hemde giriş yapacağımız o gizli yerin olduğu yere gelmiştik.

"Şimdi Mary beni iyi dinlemeni istiyorum. İçeriye girdiğimiz anda büyü gücünde büyük bir artış olacak. Bu olay biraz canını yakabilir ama bağırmamaya çalış tamam mı?" Dediğimi anlamış olmalı ki net bir şekilde "Tamam." Dedi.

İçeri girdim sonra o da girsin diye elimi uzattım, dediğim şeyden dolayı birazcık gerilmiş olmalı çünkü birazcık bekledi.

"Sabaha kadar burda duramayız hadi." Dedim kendine gelmesi için. İşe yaramıştı.

İçeri girmesiyle dizlerinin üstüne düşmesi bir olmuştu. Elini kalbinin olduğu yere götürmüştü. Belliki ilk girişiydi bu krallığa. Ben daha öncelerden bir kaç kere daha geldiğimden, beni pek etkilememişti.

Bende dizlerimin üstüne oturdum. Mary'nin elini tuttum "Merak etme birazdan geçer." Diyip sarıldım. Biraz yaklaşık bir 5 dakika kadar öyle kaldık. Kendine gelmişti sonunda.

Ayağa kalktım, onunda kalkmasına yardımcı oldum ve ona dönüp "Üzgünüm ama burdaki evim mağarada değil birazcık yürüyeceğiz." Dedim. "Yaklaşık kaç tane evin var senin?"
"Hiç saymak nasip olmadı. Orda burda şurda var. Bilemedim şimdi. Bir sürü var işte."
"Hm anladım." Dedi sadece. Yürümeye devam ettik.

Yorulduğu her halinden belli olan Mary'e dönüp "İstersen ormanda kalabiliriz. Bir kaç saat dinlenmiş oluruz hem." Dedim. "Çok iyi olur." Dedi ve kendini direkt bir ağacın dibine attı.

O uyurken etrafa bakmaya karar verdim. Bu elfler çok çabuk değişim geçiriyorlardı. Doğru tahmin etmiştim, bu yer baya bir değişmişti.

Etrafa bakacağım diye Marydan çok fazla uzaklaşmıştım. Hızlı adımlarla onun yanına geri dönüyordum ki olduğu yerden bir erkek sesi geliyordu. Hemde gülüyorlardı. Bu kadar komik olan neydi acaba?

Sohbetlerini bölmeden ağaç arkasından onları izledim. Klasik elf erkeği biriyle konuşuyordu. Beyaz saç, kaslı vücut, sivri kulaklar ve Marydaki gibi yeşil gözleri vardı.

Gitmesini bekledim ama gitmedi. Kaç saattir bu ağacın arkasındayım bilmiyorum ama daha fazla dayanamıyorum.

Yanlarına gittim yavaş adımlarla, Mary'nin başkasıyla konuşması umrumda değilmiş gibi bir tavırla. "Oo gençler nedir sizi bu kadar eğlendiren?" Diye bir soru yönelttim. Sorum Mary'e değildi yanındaki elf kırmasınaydı.

Çocuk beni kâle almamıştı. Mary ile konuşmaya devam ediyordu. Sinirlenmiştim. Mary'e baktım ama gözü çocuktan başkasını görüyor gibi değildi.

Dikkatleri üzerime çekmek için öksürdüm. Mary bana döndüğünde suratına baktım ve evime doğru yürümeye devam ettim.

Arkamdan yürüme sesi duyuyordum. Duyduğum yürüme sesinin arkasında da hem konuşup hem peşimizden gelen o çocuk vardı. Aniden durmamla Mary sırtıma çarptı ama çocuk durmayı başarmıştı.

Sinirli bir şekilde arkamı döndüm. Mary'nin kulağına eğilip. "Bu çocuktan nasıl kurtuluyorsun bilmiyorum ama kurtulma işi bende kalırsa bir daha asla kimseye gözükemez." Dedim. Beni ilk defa bu kadar ciddi gördüğünden olsa gerek korkmuştu.

Arkasını döndü çocukla konuşmaya başladı. Anlamış gibi kafa sallıyordu. Gerçekten bu çocukta bir şeyler vardı.

Mary çocukla konuşmayı bitirmiş olsa gerek yanıma gelmişti. Artık ona ne dedi bilmiyorum ama işe yaramıştı başımızdan gitmişti.

Gün doğmaya başlamıştı ve biz, benim Mary'e ceza olarak durmadan yürümeye karar vermem sayesinde eve gelmiştik.

Eve girmiştim Maryde peşimden girmiş kapıyı kapatmıştı. Eve yıllardır kimse gelmediğinden aşırı tozluydu ama temizlikle uğraşacak halimiz kalmamıştı.

Ben kendimi direkt yatağa atmıştım. Mary naptı bilmiyorum ve şu anlık bilmekte istemiyordum. Muhtemelen ya ayakta durmuş ona nereye geçmemi söylememi bekliyordur yada koltuğa oturmuştur.

Akşam biraz işim olduğundan uyumuştum. Tabi buna ne kadar uyuyabilmek denirse. Resmen her şeyi duyabiliyorum uyurken. Ve ben kapı sesi duymuştum.

Her ne kadar Maryle aramızda bir şeyler olduğunu sansamda o hala benim tutsağımdı ve benim onun nereye gittiğini bilmem gerekiyordu. Peşinden dışarı çıktım.

Merdivene oturmuş gün doğumunu izliyordu. Kollarımı birbirine dolayıp kapıya yaslandım, onu izliyordum. Beni farketmeme ihtimali yoktu ama bu soruyu sormasını beklemiyordum.

"Neden o çocuğa bu kadar kötü davrandın?"
"Basit. Çünkü ona güvenmiyorum."
"Ne yani kaçırdığın kraliyet üyesine güvenip, seni tanımayan sıradan bir elfe mi güvenmiyorsun?"
"İkiniz bir değilsiniz. Sen benim tutsağımsın, oysa bir elf."
"Elf olması neyi değiştirir ki?" Dedi sitemkar bir ses tonuyla sorduğu sorulardan sonra pes etmiş bir şekilde.
"İnan bana elfler sinsi olur." Oturduğu yerden kalktı, yanıma doğru geldi. Omuzuma bir tane hafif yumruk attı ve içeri geçti.

Olduğum yerde sırıtıp son kez gökyüzüne bakıp içeri geçtim. Koltuğa uzanmış uyuyordu. Biraz yormuştum tabi.

Bende bir kaç saat uyusam iyi olabilirdi diye düşündüm. Yatağıma doğru yürüdüm ve uzandım. Uzandığım yerde uyumuşum.

Kaç saat uyudum bilmiyorum ama uyandığımda Mary evde yoktu. Nereye gitmişti? Hemen evin içini aramayı bırakıp tam kapıyı açıp dışarı çıkacaktım ki kapı açıldı. Gelmişti.

"Nereye gittin?"
"İlerde bir tane pazar vardı. Evde yiyecek bir şey yok farkında mısın?" Dedi. Haklıydı.
"Ee menüde ne var genç bayan?" Dedim.
"Çok farklı bir şey var." Dedi. Meraklanmıştım.
"Mesela?" Soruma gülmüştü.
"Balık var." Dedi. Dalga geçtiğini şimdi anlamıştım, bu uyku bana yaramıyordu.

İmparatorlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin