7. Bölüm

14 4 1
                                    

Yemekleri yiyip yatmıştık. Mary bugün biraz fazla heyecanlı gibiydi, bir kaç gündür kapımıza gelen bir kuş vardı, güvercin galiba hiç dikkat etmemiştim.

Neler planladın bilmiyorum Mary ama ikimiz içinde iyi bir şey planlamışsındır diye düşünüyorum.

Ben bunları gözlerim kapalı yatağıma uzanmış düşünürken, Mary'nin ayak sesleri kapıya doğru gidiyordu.

Kapı sesini duyunca da artık tamamen emindim. Mary arkamdan ne işler çeviriyorsun sen?

Sessizce peşinden dışarı çıktım. Beni farketmesi imkansızdı.

Üzerine siyah bir cübbeden bozma bir şey giymiş, eline de bir tane sepet almıştı. Gidiyordu. Bense yavaş adımlarla onun peşinden gidiyordum.

Yoksa o, ona yürüyen adamın yanına mı gidiyordu? O adamdan daha iyiydim. Daha karizmatik, daha zeki, daha çevik ve daha çok seni düşünüp, senin için endişeleniyordum.

Küçük kasabanın pazar yerinde durdu. Kafasını bir sağa bir sola çevirdi. Tahmin ettiğim gibi o elf bozuntusuyla buluşmaya gelmişti.

Cübbesinin şapkasını indirdi. Bana hiç öyle bakıp gülmemişti. Onun o adama öyle bakıp gülmesi kalbimi acıtmıştı.

Benim kalbim mi acımıştı gerçekten? O eski cadının kalbi değil miydi acıyan?

Çocuk kolunu Mary'nin omuzuna atmıştı. O an o kolu, o herifin bedenden ayırasım gelmişti.

Ben miydim Mary'i kıskanan yoksa Arex miydi Reachel'ı kıskanan? Bilmiyorum. Bilemiyordum.

Ben bunları düşünürken yanıma, iri yapı kahve saçlı yakışıklı bir adam yaklaştı. Sırtındaki oklara ve yaya bakılırsa, asker görevlisi gibi bir şey olmalıydı.

Biraz daha kahverengi eklense kırmızı olcak gözleriyle tuhaf bir şekilde bana bakıyordu. Yüz yapısı biraz Mary'nin yanına gittiği elfi anımsatıyordu.

Bir dakika Mary o adamla beraber bir yere gitmişti. Bunu nasıl unutabildim.

"Üzgünüm şef bu konuşmayı sonra başlatırız." Deyip yanından uzaklaştım.

İlk defa birinin izini bulamıyordum. Nereye kayboldu bunlar.

Uzunca bir süre Mary ve o çocuğu bulamadığımı ve bunun üstüne sağlıklı düşünemediğimi fark ettiğim an eve doğru yürümeye başladım.

Ellerimi giydiğim hırkanın ceplerine koymuştum. Yerdeki küçük taşa vura vura yürüyordum.

Tanımadığım bir ses "Aradığın kişiyi bulamadın sanırsam." Dedi. Arkamı döndüğümde o adam olduğunu gördüm.

  "Benden kaçmayı başaran ilk kişi diyebiliriz." Dedim. "Yani bu da yakalama konusunda iyi olmadığın anlamına geliyor." Güldüm. "Beni tanımıyorsun." "Hayır, seni çok iyi tanıyorum ley." Dedi.

Tekrar ciddiyetimi suratıma takınarak, "Yani tanımıyorsun şef." Deyip yürümeye devam ettim.

Gecenin karanlığında yürümeye devam ettiğimi sanıyordum. Karşımda tahtaları eskimiş, uzaktan bir harabe gibi duran evimi görene kadar.

Evin dışında, öylece durmuş eve bakıyordum. Elinde sonunda içeri girecektim zaten, bu süreci uzatmanın mantığı yoktu.

Kapıya doğru yürümeye başladım. Tam kapının karşısında durdum. Ruhum geri gitmeye çalışsa da, bedenim çoktan içeri girmişti.

İçeri girdiğim de yalan yok, gördüğüm manzaraya şaşırmıştım. Mary, hangi ara? ve nasıl? geldi bilmiyorum. Sadece ayakta durmuş Mary'e bakıyordum.

İmparatorlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin