Yarım saattir duvarın soğuk sağ köşesine çökmüş olmama rağmen hiçbir değişiklik yoktu.
Lacivert duvarın köşesinde oturmuş ya ölümü yada kurtarıcımı bekliyordum. İşin komik tarafı ikisi de gelmiyordu.
Bahadır ne olmuştu acaba? Gerçi o salağın bir köşeye sızıp kaldığına emindim. Uyandığında beni yanında bulamazsa etrafı darmadağın edeceğini de biliyordum.
Çabucak burdan çıkıp geri kendi evime gitmeliydim. Evimi,sıcacık yatağımı istiyordum.
Burdan çıktığımda geri Eskişehir'e dönecektim, zaten geldiğimden beri kendimi çok kötü hissediyordum. Bir şeyler olacağını biliyordum ama buna ihtimal vermemiştim.
Buna kim ihtimal vermek isterdi ki? Buna kim inanırdı?
Sabah geri döndüğümde Bahadır'a bir dolaptan girip başka bir dolaptan çıktım. Ne yaptığımı bilmiyorum ama pek normal bir şey değildi deseydim bana inanır mıydı?
Ben inanmazdım.
Mersin soğuk olmamasına rağmen oda çok soğuktu ve duvarların ardından insan sesleri ile karışık kürek sesleri geliyordu.
Birisi toprağı eşiyordu.
Bir yandan da tahtaya çivi çakma sesleri geliyordu.
Oturduğum köşeden kalkıp seslerin olduğu duvara doğru yürüdüm. Ulaştığımda oda yüzünden soğumuş elimi duvarın çıkıntılı yüzeyine sürttüm.
Yavaşça kulağımı dayadım.
"küçük bir çocuk girmeye çalışmış buraya,kazı alanı olduğunu bilmeden. Altı yaşında falandı sanırım okuma yazması da yoktu. Yazık oldu çocuğa."
Ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi büyük bir gürültü ile bıraktım. Kazı alanında mıydım yani?
Kendi evimdeki dolap beni kazı yapılan evin dolabına mı yönlendirmişti. Böyle bir şey olması matematiksel olarak imkansızdı.
Sonradan kafamda çarklar çalıştı. Ben girilmesi yasak olan,eğer girilirse vur emri olan bir yerdeydim.
Ölecektim.
Ya beni yakalarlarsa, gerçi kapı yoktu. Böyle bir oda olduğunu bile bildiklerini düşünmüyordum,belki de bir haberlerdi bu odadan.
Ben kendi düşünceme dalmışken konuşan çalışanların birinin sesi beni gerçek dünyaya geri getirdi,tabi şuan yaşadıklarım ne kadar gerçekse!
"Çocuğun öldüğünü nerden biliyoruz? Daha küçükmüş bırakmışlardır."
"Kuralların çok katı olduğunu unuttun heralde. Gözlerimle görmedim, inşallah çocuk iyidir. Gerçi önceki eve girmeyi başaran çocuk bir anda yok oldu. Hâlâ nerde bilinmiyor ki gözlerimle görmüştüm en son eve girdiğini."
Daha da gerildim. Benim burdan çıkmam gerekiyordu ki anladığım kadarıyla Bir çıkış kapısı da vardı. Yoksa eve giren çocuk nasıl yok olacaktı. Dolabın düzelmesini mi bekleseydim acaba? Ama ya düzelmezse...Bir şeyler yapmalıydım.
Belki de bir rüyadaydım? Neden olmasındı,
Çok içmiştim ve beynim benimle oyun oynuyordu. Buna emindim ama rüyadan uyanmayı beklerken de sıkılmıştım ayrıca panik atağın eşiğinde olmam hiç yardımcı olmuyordu.Gözlerimi kapattım. Annemin ben küçükken bana anlattığı o çiçeği düşündüm. Gerildiğimde bunu düşünmek bana yardımcı olurdu.
Annem saçlarımı okşuyor gibi hisseder, onun kendi sesi ile çiçeğin tasvirini dinler gibi olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİORANTİNA [BxB]
FantasyÜniversitesi için Eskişehir'den Mersin'e geçen Acar, Türkiye'de kazısı ve içine giren insanların geri dönememesiyle bilinen Tarsus'un gizemli evinde gizemli bir geçit açar.