Dobrota

45 16 109
                                    

Düşündüğüm anılar ile yüzüme küçük bir gülümseme kondurdum. Gözlerimi açmıyordum. Anıda kaybolmuştum ve gözlerimi açarsam gideceklerdi. Gitmelerini istemiyordum.

Babamla ve annemle ben mutluydum. Böyle kalabilirdik. Yüzümdeki gülümseme öyle artmıştı ki odada olduğumu bile unutmuştum.

"Çok güzel gülümsüyorsun."

Duyduğum cümle yüzünden ani bir hamle ile sesin geldiği yere döndüm. Odada tek ben vardım, nasıl olmuşta birisi daha hiç kapısı olmayan bir odaya girebilmişti?

"Dolabı kullandım."

Gözlerimi sonuna kadar açtım,küçük bir tesadüftü belkide ama zihnimi okuma ihtimali beni germişti. Her ne kadar bu imkansız desem de bir dolaptan girip bu odaya çıkabilmem de imkansızdı ve ben bunu başarmıştım.

"S-sen kimsin?"

"Aow,kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Aruf,haberci niteliği taşıyan bir elçiyim. Nadiren dolaptan gelen haberlere bakmak için de görevlendirilirim, şuan olduğu gibi... Gerçi çok uzun zamandır dolaptan ses soluk çıkmıyordu ama neyse,kısacası sana etrafı gezdirmekle görevlendirildim."

"İstemiyorum,lütfen sadece evime gitmek istiyorum lütfen."

Gülümsedi.

Aruf'u betimlemek gerekirse 1.80'e yakın boyu vardı sanırım. Sarı saçları ve onunla aynı renkte sarı kaşları vardı. Gözleri ağaçların yaşamasını sağlayan köklerinin tutunduğu toprak gibi kahverengiydi.

Hayatımda hiç bu kadar parlak bir kahverengi görmemiştim.

Üzerinde açık krem bir gömleğimsi kıyafet vardı. İlk iki düğmesi açıktı ve boynundan sarkan kolyeyi görebiliyordum.

Gemi çapası gibi bir aksesuar vardı kolyenin ucunda. Gemi çapasına mavi bir uzunluk da eşlik ediyordu. Çok dikkatli bakacak olursak bu mavi uzunluk çapanın etrafını sarmış,onu sarmalıyordu.

Mavi uzunluk deniz suyuydu sanırım belki de dalgayı betimlemek için konulmuştu. Çapanın etrafını sarması beni bu çıkarımı yapmaya itmişti.

Giydiği krem rengi gömleğe aynı renkte bir pantolon eşlik ediyordu. Pantolon bol ve üzerinde gerçekten çok güzel duruyordu.

Gözlerimi ondan alamadım.

"Üzgünüm,evine en azından şuan için gidemezsin. Dolap sana çevreyi gezdirmemi istiyorsa sana çevreyi gezdirmeliyim."

"Çevre dediğin yer de neresi? Burda sadece duvar var görmüyor musun?" Öfkelenmiştim,kapana kısıldığım yetmezmiş gibi bir de delinin biriyle uğraşıyordum."

"Deli demen hoş olmadı Acar,kırıldım hoşuna gitti mi?"

"A-adımı nerden biliyorsun?"

"Dolap."dedi ve başka bir şey söylemedi. Sanırım anlamamı bekliyordu ama anlamıyordum doğal olarak. Dolap fax çekecek değildi ya.

"Hadi gidelim artık,daha fazla bekletmeyelim." Elini uzattı. Tutmam için bekledi bir süre. Tutmak istemiyordum ama ben elini tutmayınca o benim elimi tuttu. Elimi tuttuğunda kısa bir süreliğine gözlerini kapattı. Bu bana çok güzel bir yemeği yediğinde sadece fiziken değil o yemeği ruhen de hissetmek için gözlerimizi kapatmamızı anımsattı.

"Beyefendi elinizi çeker misiniz?"

"Hayır."

Ben elimi çekmek için uğraştıkça o çok daha sert tuttu elimi. Pes etmiştim.

FİORANTİNA [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin