Papatya Tarlası

11 2 14
                                    

Sabah uyandığımda başım kazan gibiydi. Dünkü olaylar gözümün önünden bir film şeridi gibi geçerken bugün bazı şeyleri düzeltmek adına ben adım atmazsam eğer, herkesin bana hassas yaklaşacağını biliyordum ve ben bunu istemiyordum. Çünkü birilerinin bana karşı hassas davranması daha çok o günü ve güçsüzlüğümü yüzüme vuruyor gibiydi. Bana her şeyi hatırlatıyor ve her saniyesini yeniden yaşatıyor, etkilerini vücuduma yansıtıyor gibiydi.

- Başımda hangi at tepindi?!
Dedikten sonra kıstığım gözlerimle bir şeyleri anlamış gibi Belinay'a baktım. O da bana "Ne yaşıyorsun?" der gibi tek kaşını kaldırmış bakıyordu.

- Sendin değil mi?!

- Ne diyorsun be sabah sabah?

- O başımda tepinen at diyorum, sendin değil mi? Biliyordum zaten!

Dedikten sonra kaptığım yastığı Belinay'a savurmamla Belinay başta tepkisiz kalıp anlamaya çalışsa da sonradan anlamış olacak ki ses çıkarmadı. En azından o konuyla ilgili konuşmadı.

- Ya bana da odunuslar familyasından bir öküz bir yere toslamış gibi ses geldi ama.. Yok, o benim bir günaydın bile almadan kafama yastık yememle ortadan ikiye kırılan kalbimin sesiymiş. Tamam sorun yok.

- Duygu sömürüsü yapma çünkü başım kazan gibi ve algılamakta zorlanıyorum.

- Dün ilaçlarını aldın mı?

- Hatırlamıyorum?
Dedim soru sorar gibi. Onun hatırlamasını bekliyordum aklımca ama o da bana sormuştu zaten. Gerçekten algılarım kapanmıştı sanırım.

- Dün olanları hatırlıyor musun?

- Belinay Alzheimer değilim sadece bir kez geçici hafıza kaybı yaşadım!

- Doğru ya..

- Allah'ım sınanıyorum sanırım! Kayra nerede?

- Dün Metin gittikten sonra doktorla konuşup arkasından onun evine gitti.

- Ne için?

- Bilmem.. Dinlenmek içindir..

Çekimser şekilde verilen bu cevap, aslında Kayra'nın geçmişte olanları net bir şekilde bildiğini ve bunu Metin'e anlatmak ve bu konuda hassas olmasını sağlamak için gittiğini gösteriyordu. Ya da ben kafamda kuruyordum. Doğrusunu öğrenmenin tek yolu Belinay'ın ağzını aramaktı.

- Kayra'ya ne zaman anlattın?

- Neyi?

Doğruyu söylemesi ya da bunun doğru olduğunu diretmesi için -ki Belinay bana yalan söylemez, söylerse de dayanamaz itiraf ederdi- bir şey demeden boş boş yüzüne bakmaya devam ettim. O da sonunda sesli ve derin bir nefes aldı ve oflayarak dışarı verdi.

- Dün kantine buz almaya gittiğimizde her şeyi anlattım Kayra'ya..

Tam ağzımı açıp ona bunu neden yaptığıyla ilgili çıkışacakken Belinay bunu anlamış gibi konuşmama izin vermeden hızla devam etti.

- Bak Aslı, Kerem sen hastaneye yattıktan sonra durup dururken üstelik uzaklaştırma kararına rağmen buraya geldi. Ve seni hâlâ sevdiğiyle ilgili bir şeyler zırvaladı. Aslı sence de bu saçma değil mi?

- İntikam almaya çalışıyor.

- Ya da seni kullanmaya..

- Ne? Zaten intikam almak için ilk planı benden özür dileyip tekrar yaklaşmaya çalışmaktı! Bunu anladım. Neden şimdi bana bunu anlatıyorsun?

- Hayır, ben başka bir şeyi kastetmiştim. Daha doğrusu şüpheleniyorum bir şeyden, umarım bu şüphemde haklı çıkmam. Ve bana bu şüphemin ne olduğunu sorma çünkü o şüphem kesinleşmeden bunu sana söylemek gibi bir düşüncem yok.

Güçsüz Kalpler & Ruhsuz BedenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin