Yaz güneşinin ılık havaya düşüşü güzel olmasına rağmen az sonra yağmur çiseleyecekmiş gibi kararan havanın altında toplanmıştı gençler. Minho'nun geniş arka bahçesinde bulunan bozuk salıncakta oturmuş, sığmayanlar da salıncağın önündeki sehpanın etrafına dağılmışlardı.
Sehpanın üstündeki çeşitli ambalaj paketler etrafa savrulmasın diye öfleyerek tek eline toplayıp çöpe atmıştı Jeongin. Çöp olarak nitelendirildiğine bakmayın, alt tarafı bahçenin bir kenarına tutturulmuş kocaman bir çöp poşetiydi. Bıkkınlıkla geri dönüp çimenlerin üzerindeki eski yerine, Seungmin'in yanına oturdu. Changbin'in gülerek bir şeyler anlatmasına katılmadan önce gözlüklerini itti, rahat bir pozisyon aldı ve göz ucuyla Hyunjin'e baktı. Çekik gözleriyle telefona bakıyor, uzun ince parmakları ekrana dokunup geri çekiliyordu. Jeongin burukça gülümseyip gözlerini parmaklarına çevirdi ve oynamaya başladı.
Minho'nun gözleri beyaz çoraplı ayaklarındayken onların çim lekesi olacağını bilmesine rağmen neden giydiğini sorguluyordu. Çok geçmeden ayaklarının yanına Jisung'un küçük ayakları da eklendi ve Minho'nun gülüşü büyüdü. Onlar birbirleriyle sataşırken, ayakları birbirine değerken Minho'nun yüzünde sahici bir mutluluk ibaresiyle gülümseme belirdi. Gözlerindeki yaşlı bakışın aksine.
"Ne oldu Hyunjin?" diyerek salıncağın sol tarafındaki taburese oturan Hyunjin'in kendisine doğru uzanmış bacaklarına fiske attı Changbin. Hyunjin bacak bacak üstüne atmışken gelen baskıyla daldığı yerden gözlerini Changbin'e kaldırdı. "Yoksa Yeji mesajlarına dönmüyor mu ha?"
Changbin'le Felix hunharca gülerken Felix'in kalın sesiyle beraber goygoyun uzayacağını düşünen Minho Changbin ve Jisung'un ortasında oturmasınsan destek alarak başını Jisung'un omuz boşluğuna yasladı, bir bacağını da Changbin'in bacağının üstüne attı.
"Seungmin'den de bugün hiç tın yok." dedi Felix kalın sesiyle. "Hu hu Seungmiiin." diyerek ismini uzatarak söylediği arkadaşının gözleri önünde salladı elini. Seungmin de Hyunjin gibi daldığı yerden Felix'e bakarken. "E bunlar uçmuş babam ya." dedi Chan. Onun burada olduğunu yeni fark eden Minho göz ucuyla o yana bakmaya çalışsa da Jisung'un yüzünden başka bir şey göz hizasına girmedi. Chan ne ara gelmişti be...
"Aşktan değil hava çok sıcak." dedi Seungmin gözlerini Chan'a kaldırırken, aynı anda da Chan çimlerin üzerinde oturan ikiliye elini uzatıp selamlaştı. Herkesle selamlaşması bitmesinin ardından Jisung'a bir baş selamı verdi ve ardından düşüncelere dalmış Minho'ya takıldı gözleri. "Sen de hoşgeldin Minho-shi."
"Ya, hoş buldum Chan." dedi gözlerini diktiği yerden Chan'a çevirip kısarak cevap veren Minho. Chan uzatmadan kafasını iki yana sallayıp Seungmin'in dibine, çimlere oturdu. O Minho ve İsung'u izlemeye devam ettiği sırada "Öyle kurtuldun sanma köpecik." diyen Changbin'e "Ha ha, komik şaka Changbin." diyerek cevap verip göz devirdi Seungmin.
"Hiç ilgi çekici değil hyung, gerçekten bunu mu konuşacağız senin onca başarısız flörtünden sonra?" diyip masanın üstündeki soğuk içecek kutusuna uzandı Jeongin. "Uv, savage Jeong." dedi Felix, ardından da dilinin ve dişinin arasında tabiri caiz ise hırladı.
"Benim başarısız flörtlerim yok. En azından sevmeye çalışıyorum ha, sizin gibi sap değilim." dedi Changbin omuzlarını silkerken. Ardından Felix elini onun omuzlarına çıkartıp toz silkeliyormuş gibi yaptı. "Hiç üstüme alınmadım." dedi Felix. "Sap olmanın neresi kötü?" diye araya girdi Jeongin. Her seferinde aynı konu ısıtılıp önüne konuyordu, sıkılmıştı vallahi!
"Hiç üstüme anlınmadım, derken?" dedi Jisung dilini yanağına vurup ses çıkartırken. Bu yaptığıyla Minho'nun o büyük gözlerini üstünde hissetti. "Biriyle konuşuyorum demiştim ya. 6 ayı geçti ve artık ikimiz de flörtle kalmamamız gerektiğini düşünüyoruz." dedi Felix mutlulukla. "Gerçekten oyundan tanıştığın birine inanman Seungmin'in 10 milyar yıldır plotonik olması kadar mantıklı." dedi Hyunjin göz devirirken. Changbin göz ucuyla dudaklarını parmaklarının arasında ezen Hyunjin'e baktı, haklı olduğu bariz belliydi.