Tit tir titriyorum. Dışarıdan nasıl gözüktüğünü bilmem ama gerçekten titriyorum. Başımdan aşşağıya bir şeyler dökülüyormuş gibi hissediyorum ve gözlerim kararıyor. Teyzem o kadar haklı ki, dudaklarımı bile aralayamıyorum.
Ellerim koltuklarımızın yumuşak yüzünde bir şeyleri koparmak ister gibi kasılmış bir şekilde duruyor. Elime bir şey verseler tırmalayacağım, belki de ileride duran sehpayı duvara atmalıyım. Böylece teyzem korktuğum için damağımı çekmeye çalışıp yaklaşır bana.
Bu konuşmaları daha dün yaptık ve ben yine ders almadım. Okuldan çıkıp ondan habersiz kayıtlara gittiğim yetmezmiş gibi bir de üstüne işe geç kaldım. Hem de sadece dün de değil.
İş yeri sahibim ev telefonunu arayınca da olan oldu. Hem işten kovuldum, hem de teyzem...Şimdi ise onun önümde bana fırça atışını oturduğum yerde parmaklarımı izleyerek geçiştirmeye çalışıyorum. Çünkü onu hayal kırıklığına uğrattım, bunun farkındayım. Sadece üzülüyorum, ağlamamak için kendimi zor tutuyorum, ha bir de midem bulanıyor sanırım. Onun sesini daha fazla duymaya devam edersem bulanık olan görüşüm tamamen kapanacak diye korkuyorum. Teyzemden de korkuyorum, söyleyeceği kelimelerden de.
Dudaklarım dişlenmekten yorulmuş, gözlerimin dolu dolu olduğu bir anda derin bir nefes veriyor. Daha çok bıkmış olduğunu belli etmeye çalışması bu. Üzülüyorum, onun için. Bana verdiği emeği ona gösteremediğim için. Belki de başıma gelen her şeyi hak ediyorum.
"Size yardım etmeye çalışıyorum Minho, beni hiç dinlemiyorsun. Ben senin yaşındayken ablamla çalışmaya başlamıştık bile ama sen kaytarıyorsun. Evet bebeğim, biliyorum bu çok zor, ikiniz için de...ama başına gelen bu şeyin altından kalkmalıyız Minho, beraber. Bana hiç yardımcı olmuyorsun ki."
Sesi öyle alacalı ve üzgün çıkıyor ki deliriyorum. Gözlerim ha kapandı kapanacak. Sus da demiyorum, diyemem çünkü kendime saygım var ve hakkım yok. Teyzem ellerini saçlarından geçiriyor, o bakımlı uzun saçları parmakları arasında sıkışıp kalıyor ve söylenmeye devam ediyor. Biraz anne tarafına çekmişim galiba çünkü teyzem söylenirken oynaşan dudakları benim dudaklarımı andırıyor.
"Çok yoruldum." diyor benim duyamayacağım bir sessizlikle. Ben de nasıl duydum anlamıyorum, söylenmeleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken.
"Benim de çocuklarım var, benim de yetişmem gereken iki çocuğum var." duyor iki parmağını havaya kaldırırken. "Ben sırf siz yalnızlık çekmeyesiniz diye buradayım ve sen sorumsuzluk yapıyorsun. Beni biraz olsun anlamaya çalışamaz mısın?" O kadar eğiliyor ki son sözlerine doğru, benim onu göz ucuyla izlediğimin farkında olmadığı belli oluyor.
Derin bir nefes alıp elleeini beline koyuyor. Biraz durup etrafı seyrediyor ve adımları oturduğum koltuğun önünden geçiyor, kapıya yönelmek üzere. Küçük parmaklarım benden habersiz onun gömleğine sarılıyor ve çekiştiriyor. Kendimi onun karşısında aciz bir çocuk gibi hissetmekten alıkoyamıyorum.
"Özür dilerim." diyorum. Kelimeler ağzımdan öyle bir sakinlikle dökülüyor ki ağlamak üzere olduğum besbelli. Adımları duraksıyor sonra yanıma geliyor. Hiçbir şey söylemeden sarılıyor bana, elleri kısa saçlarımda, okşuyor. Bu annem gibi hissettiğim kucaktaki son sarılmam ama, farkında değilim.
"Sadece ben de çocuk olmak istiyorum teyze." sessizce, pıtır pıtır söylüyorum her harfi. Öyle ki teyzem bana bakıp içli içli nefesler alıyor, biliyorum. Bitti zannediyorum, her şey bitti böylece. Teyzem beni affetti ve bana...
"O çocuklarla görüşmeni istemiyorum Minho." göğüs kafesimden tüm bedenime yayılan sıcak kan beni hararete boğuyor. Gözlerim kararmasını biraz olsun durdurduysa bayılmamam için. Ağlamak üzereyim şimdi. Ben o çocuklarla görüşmek istiyorum ama, her şeye rağmen.