Minho akşama yaklaşmış saatlerde eve dönmek adına adımlarını yavaş yavaş atıyordu. Evde yalnız olmak ona iyi gelmiyordu çünkü. Kepenk kapatan dükkanları gözleri takip etti. Bir yandan da dalgın dalgın yürümeye devam etti. Kardeşi ve teyzesi kuzenlerini ziyarete gitmişti ama o gidememişti. Yine de bu işten atılmamasını engellememişti Minho'nun. Kimse liseli bir oğlanı çalışanı olarak kabul etmek istemiyordu.
Biraz ilerideki motor sesiyle gözleri habire vuraeak ilerlettiği taştan sesin geldiği yöne döndü. Siyah motorun üstünden atlayan paraşüt pantolonlu çocuğu görür görmez bir adım geriledi, göz göze gelmek istemedi onunla.
Genç, motordan inip yüzüklü elleriyle kaskı arkasına takınca merakla başını kaldırıp dükkan ismine baktı. Tavukçunun kirli camlarına indi sonra gözleri, anahtarı teslim eden oğlanı izledi.
O dükkandan çıkmaya meylettiğinde Minho adımlarını hızlandırdı ve dükkanı geçip kendi yoluna giden sokağa girdi. Grup arkadaşının çalıştığını bilmediği için kendini kötü hissediyordu ama bir yandan da şaşırmıştı. Jisung orada görmeyi beklediği son kişiydi ne de olsa. Hem vejeteryandı o, tavuktan bile hoşlanmazdı.
Telefonunu pantolonunun cebine sıkıştırıp büyük tabanlı ayakkabılarıyla yürümeye başladı Jisung da. Az önce geçtiğini gördüğü önündeki kahve saçlı zarif bedeni takip ediyordu ayakları. Onunla bodrum katta kavga ettiği o günden sonra ilk defa bu kadar yakındı, onu izlemekten kaçınmıyordu bu yüzden.
Kendini iyi hissetmiyordu Jisung. Midesine krampların girmesi bir yana dursun sabahtan beri gözleri bulanıklaşıp duruyordu. Motoru bir yere çarpmamak için savaş vermişti adeta. Yine de Minho'yu takip etmeyi, onun evinin önünden yolu üzerinde olmasa bile geçmeyi kendine bir alışkanlık edinmişti. Minho'nun evi ona anlamlandırmadığı bir güven aşılıyordu.
Minho evin önüne geldiğinde durup arkasını döndü birden. Bu küçük olanı korkuttu ama belli etmedi. Eğer belli ederse korkak olduğunu düşünürdü Minho, üstelik kendisi de tekrar kayıt yaptığını teyzesi öğrenir diye korkuyorken.
"Jisung, merhaba." dedi meleksi sesiyle eşsiz oğlan. Jisung ona bakıp merhaba diyebilecek gücü dahi kendinde bulamıyordu. Bir an önce eve gitse iyi olurdu. Belki de annesine yakalanmadan eve girip biraz olsun dinlenmeyi başarabilirdi.
Kan kırmızı gözlerle cevap vermeden durunca Minho'nun ne ara yaklaştığını bilmediği minik ellerini alnında hissetti Jisung. Saç tellerinin altından tenine değen el onu ürpertirken Minho dudaklarını büzdüğünden bir haber "Çok ateşin var." diye konuştu. Cevap niyetine sadece omuz silkti Jisung. Minho'nun dudaklarından gözlerini ayıramıyordu.
"Jisoo Teyzeye söyle sana nane limon yapsın." dedi anne edasıyla. Jisung boş gözlerle Minho'nun merhametle bakan yüzünü incelerken acıma duygusunu misafir etmediğini fark etti. "Annemle kavga ettik." sözü döküldü istemsizce dudaklarından.