Bir çok şey yaşamıştık. Üstünden tam tamına 2 hafta geçmişti. Riki sürekli olarak ara tatili bahane edip birkaç yere gitmek istesede, onu her seferinde büyükannem diyerek durdurmuştum. Şimdi ise karşıma dikilmişti. Büyükannemden izin almak için gelmişti.
Elindeki koca bir demet kırmızı gül ve koca bir çikolata ile sanki kız istiyor gibi, büyükannemden izin almaya gelmişti. Şaka gibiydi. Hattâ şaka bile yanında sönerdi.
Büyükannem her ağzını açtığında daha da yalvaran sözlerle konuşmaya başladığında gülmemek elde değildi. Mutfağa gidip bir bardak su ile geri döndüm. Büyükanneme uzattığımda önce suyu alıp kafasına dikti. Boş bardağı Riki'nin eline tutturup bana baktı. Sanırım onay ya da benim isteğimi soruyordu. Ben de kafamı evet anlamında salladığımda birden patladı.
"Iyi gidin "
"Büyükanne sadece bir ta- ne dedin. Gidin mi??"
"Evet Riki. Şansını zorlarsan şuradan şuraya göndermem "
"Yok yok büyükannecim. Hem tekte değiliz"
"Iyi iyi. Bende kafamı dinlerim."Riki büyükannemin içeri gitmesi ile hızla yanıma gelip oturdu. Büyükannem sevgili olduğumuzu bilmiyordu. Ona Yeonjun'u da anlatmıştım, Riki'yi de. O ise bana sürekli Riki bayrağını çekiyordu. Onu seviyordu. Bende seviyordum.
Havanın kararmasına yakın bir zamanda Kkura unni beni aradı. Riki valizini toparlamak için gitmişti. Zuha'nın ailecek yurtdışına çıktığını söylediğinde biraz üzülmüştüm. Gruptaki unnilerim ile Zuha sayesinde tanışmıştım.
Üstelik aramızdada pek bir yaş yoktu. Onunla daha çok eğlendiğim konusunda asla yalan söylemezdim. Kkura unni arabası ile geldiğinde arkada tüm oyunları ile gelen Jen unniye selam verdim.
Bizim Riki ile sevgili oluşumuzdan bir kaç gün sonra Jeongseon ve Yunjin unni biraz daha samimileşmişlerdi. Ona baktığımda "Bay Park Jeongseon" olarak kaydettiği, bildiğimiz Jay hyungla konuşuyordu. Buna kıkırdayarak geçtim.
Gideceğimiz yer Seul'un unutulan yerlerinden biriydi. Fazla kalabalık olmayan bir kasabanın tepesindeki dağ evine gidiyorduk. Jake hyungun olduğunu tek duymuştum. İşin korkunç taraflarından biri Kkura unninin ilk uzun yolculuğuydu. Yüzündeki stres burdan bile anlaşırken, gözünü kırpmadan Jake hyungun peşinden gidiyordu.
Chaewon unni ilk benzinlikte şöför koltuğunu almak istese de Kkura unni ehliyetsiz diye izin vermedi. Bu yüzden araba da sıkışarak geldiğini duyduğumuz Sunghoon hyung arabayı sürücekti. Arabadan hiç inmeden telefonumla oynuyordum. Birden açık camdan içeri kafasını sokan Riki ileyüreğim ağzıma geldi.
"Riki ne yapıyorsun. Ödümü kopardın!!"
"Korkma sevgilim. Ben burdayım."
"Beni korkutan da sendin."
"Olabilir"
"Riki dayak yemek için ekstramı uğraşıyorsun"
"Evet sonuç olarak işin ucunda temas var"Elimi yanağına götürüp birkaç kez acıtmadan yanağını tokatladım. Etrafa baktığım da kimsenin olmadığını görünce yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Hemen mızmızlanmaya başladı.
"Hadi ama bu kadar mı??"
"Evet gitmen içindi"
"Başına toplanan herkesi göndermek için öper misin?"
"Evet Riki'cim"
"Hani sevgilim nerede"
"Kaybolmuş"
"Üzüldüm, darıldım, alındım. Sarhoşken, korkarken öpersin ama başka da yok"
"Hatırlatırım. Arabada öperken uyuya kalmıştın. Korkarken de Sunoo hyunga yakalanmıştın."
"Olabilir insanlık hali"Biraz daha bu şekilde sohbet ederken Sunghoon hyung araya girdi.
"Çok istersen kızların arabasını da sen sür"
"Elimde olsaydı keşke hyungcum"
"Zırlama hadi Heeseung seni bekliyor"
"Tamam. Görüşürüz "Kulağıma yaklaşıp fısıldayarak söylediği kelime ile afallamış hissediyordum. "Sevgilim". Kendi kendime gülüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The GAME of BULLYİNG
Teen FictionE: Sen tam bir zorbasın Riki! R: Ben sadece sana bu kadar zorbayım..