büyük sorun

397 39 10
                                    

Dediklerini yapıp sahaya en yakın olan koltuklardan birine oturdum. Soyunma odasına gidip formasını giydi. Çok geçmeden kapıdan içeriye aynı formadan giyen 4 kişi daha geldi. Onları tanıyor gibiyim. Arkalarında kalan 2 kişi yanıma geldi.

Kahverengi saçlı olan yanıma oturdu. Gözleri yüzüne göre biraz büyüktü ve sincaba benziyordu.

"Hey sen. Riki'nin hep bahsettiği Eunchae olmalısın!"
"A-a-anlamadım??"
"Ben Lee Heeseung. Riki'nin arkadaşıyım. Üst sınıflardan. Buda Jay. "

Umursamaz ve iş adamına benzeyen Jay hyung sahte kısa süreli bir gülümseme ile tekrar önüne döndü. Hee hyung bana samimi gelmişti. Jay hyung hakkında böyle konuşamayacağım ama.

Biz sohbet ederken içeriye giren birkaç kız topluluğu ile dikkatim dağıldı. Sarı saçlı çocuğun formasındaki adını okuyunca onların okuldaki adı çok geçen basketbol takımı olduğunu hatırladım. Koçları Heeseung hyungdu.

En küçükleri Riki. Grupta Jungwon,Sunghoon,Sunoo ve Jake de vardı. Jay hyung sadece destekçileriydi. Tabiya. Riki basketbol oynuyordu ve ben sadece eğlendiğini düşünüyordum. Ne kadar da aptalım.

İçeri giren kızlar arkamızda büyük bir kalabalık oluşturdu. Tam arkamda duran kız Riki hakkında konuşmaya başlamıştı.

"Hey baksana Aisha! Riki çok yakışıklı olmamış mı? Ona bugün randevu teklif ediceğim. Umarım kabul eder!"

Nedensizce sinirlerim bozulmuştu. Neyseki Riki bugün benimleydi. Ama sonraki günler. Ya o zaman teklifte bulunursa. Neden bunu umursuyordum ki?

Kapıdan içeri D grubu girdi. Bunlar karşı bloğun basketbol takımıydı. Bizim aksimize daha fazla sporla içli dışlılardı. Ama nedensizce içimde garip bir duygu var.

Çalınan düdük sesi ile ilk maç başladı. Tüm odağım Rikideydi. Ilk basketi o attı. Döndüğünde etrafa göz atıp bana göz kırptı. Arkamdaki kızlar çığlık atınca kulağımı sertçe tutup yüzümü ekşittim. Hee hyung ve Riki bana güldüler. Bende onlara karşılık verip güldüm.

Mola vaktinde herkes dinlenmek için bir köşeye geçti. Bizde Hee hyungla sohbet ediyorduk. Hatta birçok ortak noktamız bile varmış.

Arkamdan bana dokunan el ile döndüm. Karşımda Yeonjun'u görünce yüzüm soldu. Aklıma bugün olanlar geldi. Boğazım düğümlendi bir an sanki.

"Eunchae notlar nerede?"
"I-ı sen gelmeyince...Bende...düştüm vee...notlar çöp oldu-"
"Bir sorun mu var Yeonjun?!"
"Hayır Niki arkadaşım ile konuşuyorum."
"Ama o tedirgin uzaklaş lütfen"

Arada kalıp terlemeye ve titremeye başladım. Birbirlerine giriceklerdi sanki. Hee hyung omzuma yavaşça vurmaya başladı. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Yeonjun hızla salondan çıktı ama Riki sadece bana bakıyordu. Sinirliydi.... Gözleri alevlerle dans ediyordu sanki. Kafamı eğerek ona herhangi bir cevap vermedim. Oda sert adımlarla sahaya geri döndü.

Riki okula geldiğimden beri benimle uğraşıyordu. Aynı sınıftaydık. Benden bir hafta sonra sınıfa Yeonjun adında başka biri geldi ve Riki ona acayip gıcık oluyordu. Onun aksine bana tatlı gelmişti. Ondan hoşlanmaya başladığımı düşünürek herşeyi Kkura unniye anlattım. Bana dikkatli olmam gerektiği konusunda uyarı yaptı. Onu dinlemedim.

Yeonjun ile yakınlaşmaya çalışırken Riki benimle daha da uğraşmaya başladı. Numarasını bile 'Zorba Riki' diye değiştirmiştim. Onunla çok muhattap olmak istemesemde yinede içimde beni ona iten bir şeyler vardı sanki. Yeonjun'da bile hissetmediğim şeyler...

Şuan bile bana kızarcasına bakarken kendimi kötü hissettim. Benden nefret mi ediyordu? Onu sinirlendirmek istemiyorum.

Hee hyung benimle konuşmaya başladı.

"Neden bu kadar kötü oldun Eunchae? Gelen çocuk yüzündenmi?"
"Hayır... Riki..Onu hep sinirlendiriyorum. Benden nefret ediyorsa?"
"Saçmalama Eunchae! Riki evde hep senden bahsediyor. Hatta bazen Sunghoon bu yüzden ona kızıyor"

Şaşkınlıkla karışan mutluluk hissi bende büyük bir anlaşmazlık yarattı. Duygularımdan emin deilim ve en kötüsü Riki şuan çok sinirli. Maçın devamında karşı rakiplerle sürekli sertçe oynadı. Habire omuz çarpıyordu. Aynı şeyi ona yapsalar. O zaman canı çok acırdı.

Maçın bitiminde Hee hyung Riki'yi azalardı. Ama o hiç umursamadı. Bende sınıfa dönmek için ayrıldım. Birkaç kız önüme geçti.

"Ah Eunchaeshi bana yardım et lütfen"

Tırsakça geri adım attım. Onlar ise daha da yaklaştı. Arkamı dönüp gidicekken kızlardan biri kolumdan sürükleyerek beni bodrumdaki hademe tuvaletine getirdi. Burası karanlık ve ürkütücüydü.

Siyah dalgalı saçları ile egoist bir tipi olan kız yaklaştı. Eğilerek yüzüme baktı.

"Demek Niki'nin kız arkadaşısın"
"NEE!! Yok öyle bir şey uydurma."
"Peki ya neden o zaman okulun en güzel kızı Yeji'ye bile bakmazken seni seçti."
"Yeji yi tanımıyorum. Üstelik Riki ile sadece arkadaşız."
"Peki ya neden ona Riki diyorsun. Bunu sadece takımındaki üyeler söylüyor."
"Bu seni hiç ilgilendirmez beni bırak yoksa sonuçları-"
"Ne olur Niki'ye mi söylersin. Üzgünüm Eunchae. Yada değilim. Bugün ki partimizin en dikkat çeken pastası sen olucaksın."

Telefonunu çıkarıp kameraya bana tuttu ve kaş göz işaretleri ile diğer kızlara baktı. Makas getirip okul formamı kesmeye başladılar. Direnemeye ve çırpınmaya devam ettikçe iğrenç gülüşleri artıyordu.

Kollarımı serbest bıraktılar. Ellerim ile üstümü kapatmaya çalışırken kafamdan aşşağı un döktüler. Telefonu kapatıp son kez konuştu.

"Bu da sana Niki'den ve takım arkadaşlarından uzak durman için ufak bir uyarı."

Dışarı çıktılar. Gözyaşlarım akarken hıçkırık seslerim yankılanıyordu. Neden her seferinde kötü duruma düşen tek kişiydim. Ya da neden bu tipler hep bana denk geliyordu.

Bodrum katından çıkıp herşeyimi okulda bırakarak eve koştum. Yoldaki insanlar bana bakarken ben sadece ağlıyordum. Kimse umrumda değildi. Durmadan koşuyordum. Nefes nefese bile kalsam, nefes almak zor olsada koştum. Tek yaptığım buydu.

Çıkmaz bir sokakta yol ararmış gibi Riki'ye karşı umutlanmıştım. Bu onun hatası değildi. Apartmana girip merdivenleri çıktım. Anahtarım yanımda değildi. Tüm aksilikler benimleydi. Bir nevi bela mıknatısı gibiydim.

Yedek anahtarı kapının üstündeki boşluktan aldım. Içeriye girip banyoya ilerledim. Üstümdeki yırtık formayı çöpe attım. Sıcak bir duş aldım. Bugün o kadar çok ağlamıştım ki göz altlarım şişmişti. Gözlerim kıp kırmızıydı.

Geceliklerimi de giyip yatağımın içinde kendimi sardım. Yorgunluk, çaresizlik, üzüntü, kırılganlık ve daha fazla şey yüzünden uyku yüzüme bastırıyordu. Gözlerimi kapatıp sadece huzurla yatmayı istiyordum.

The GAME of BULLYİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin