3: Tatlı küçük soytarım

271 45 30
                                    

☆Vote sayısı biraz yükselirse diğer bölümü hemen bile atabilirim 😔


Aramızda cereyan eden perişan edici dakikaların eski zamanlarda olduğu gibi öpüşerek halledilebilecek bir tarafı kalmamıştı. En azından şimdilik. Bunları idrak edip sindirmem benim açımdan öyle kolay olmadı çünkü ucu kavgaya gidecek olan konuyu susarak tüketmiştik.

Soobin'in kurnaz, deli yürekli gülüşü hafızamdan hiç silinmedi. Üzerimde bıraktığı, muhtemelen uzun yıllar beni terk etmeyecek olan gölgesi dakikada bir ürpermemi sağlıyordu. Ona ne olduğu ya da ne olacağı bu saatten sonra beni ilgilendirmese de Taehyung'un dindirilemeyen öfkesinden korkuyordum.

Birkaç ay öncesine nazaran bile üzerinde alışık olmadığım, ona ait olmayan bir mizaç yapışmıştı sanki. Gözleri temiz bakmıyor, durmadan öfkeyle kaynıyor ve ara ara da gidip geliyordu.

Keskin çizgilerle belli olan sınırları ona zarara veriyordu ve daha kötüsü o bunun farkında değildi.

Ona ulaşmam için kullandığım tüm çıkışlarımı da kapatmıştı.

Beni yarı yolda bırakmayacağına söz vermiştin dedim, ne yazık ki karşılığında teselli edici tek bir söz dahi işitmemiştim. Derime kadar işleyen sıkıntıdan güçlükle nefes alarak benden uzaklaşması için onu ittiysem de yerinden milim kıpırdamadı. Ağzı konuşmamaya yeminli gibiydi. Omzumda dinlenen eli beni yatıştırmak isteyen bir tutumla yanağımda geziniyor, oradan saçlarıma çıkıp iki yana dağıtıyor, parmak uçlarını bir kediyi okşayıp sever gibi hafifçe çenemde, boynumda gezdiriyordu.

''Gitsem iyi olacak'' dedim kendime çeki düzen vererek. Az önce başıma gelen korkunç olay sanki hiç yaşanmamış gibi vakur bir tavırla geri çekildim. ''Benden haber alamayınca endişelenmiştir annem.''

Sonra hareketlerini takip edemediğim bir hızda ellerini dizlerimin altından geçirdi. ''Gidelim.'' dedi ve engellememe fırsat tanımadan havada yükselmeme neden oldu. 

Oradan ayrılmadan önce bir hayli yakınlarda olan evime gitmek için yürümeyi teklif ettim ancak Taehyung tüm çabalarıma rağmen inadından vazgeçmeyip beni mümkünmüş gibi daha da kucağına çekti. Fark edilmemek için yüzüne taktığı siyah maskesinin altındaki hatları ve yeni boyattığı siyah saçlarını hasretle izledim. 

Sıcak boynundan burnuma dolan sandal ağacı kokusunu derin derin soludum. Yanımızdan geçen meraklı, biraz da iğneleyici bakışlara saplanıp kalmamam, belki de tüm bunlardan öte yaptıklarını telafi edip daha iyi hissetmem için kulağımın altına burnunun ucunu dokundurdu. Mühür yerime yaptığı ufak dokunuşlar yüzünde zaten hassas olan deri parçası nefesi ile daha da hassaslaşıp karıncalanmaya başladı. Öte yandan yanında ufacık kalmamdan hoşlandığı için de beni daha çok sarıp sarmalıyordu.

Tepkisiz kalmak neredeyse imkansız olduğundan işaret parmağım ile saçlarının bir tutamını elime alıp ''Neden boyadın durduk yere?'' diye sordum. Hem meraktan hem de gergin atmosferin dağılmasını istediğimden mantıklı olup olmasını bile umursamadım.

Sessizlik bazı şeyleri hem daha iyi, hem de daha kötü yapıyordu.

Sorumla eş zamanlı rengi yeni yeni düzelmeye başlayan gözlerini boyun girintimden ayırıp gözlerime dikti. Maskesinin altından bile belli olan bir kıvrılma peyda oldu dudaklarında. ''Kamufle olmam lazımdı. Beğenmedin mi?'' 

Ona her rengi, her kumaşı, her boyayı her durumda yakıştırdığımı bildiği halde sırf gıcıklık yapmak için sorduğuna emindim. Bu yüzden ona istediğini vermemek için ''Beğenmedim ki'' dedim dudaklarımı büzerek. ''Çok çirkin olmuşsun.''

V | Vampire WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin