6: Felaketin İzleri

174 33 3
                                    

Olaylar hala bir ay öncesini anlatmakta...

Jungkook

Parmaklarının ince okşayışlarla saçlarımın arasında çıktığı gezinti, kaçan uykumu saklandığı yerden tutup çıkarmak adına savaş veriyordu. Hala etkisinden çıkamadığım gecenin üzerinden kaç saat geçmişti, biz ne zamandır böyle uyuyorduk açıkçası hiçbir fikrim yoktu. Yapışık vücutlarımız her hareketimde biraz daha birbiriyle hemhal oluyor; kemiklerinin sıcaklığı kalp atışlarının ritmik vuruşlarına karışıp aciz benliğime yuva oluyordu.

Biz Taehyung ile geçmişin mahcup çocuklarıydık.

Hatıralarımızın hala kanat çırpmakta olduğu bir kafeste yaşıyorduk. Daha doğrusu sıkışıp kalmış, neredeyse kapana kısılmıştık. Ben korku duymadan yan yan yürümek, el ele tutuşmak isterken o bir adım gerimde bir gölge misali beni izlemeyi tercih ediyordu. Dünyanın avazı çıktığı kadar haykırıp duran acılarına kendini teslim etmiş, mahzun, ama yine de dolup taşan bir ruh ile var olmanın dehşet veren sancılarını benimle aşmaya çalışıyordu.

Çocukken de böyleydi Taehyung. Bütün yükleri tek başına omuzlar, kırgınlıklarını belli etmeden sessizce sindirir ve ne okunduğu belli olmayan ifadesini olabilirmiş gibi daha da gizlerdi insanlardan. Mutluluğuma programlanmış bir robot mantığı ile hareket ederdi daima. Kendi hislerini hep geri plana atardı. Bundan ölesiye nefret etsem de kıyamıyordum ona. Küçücük bir çocuğun sevgisiz kalmış yüreğini benimle doldurmaya çalışıyordu sadece. Ben de izin veriyordum işte.

Eskiden hep ruh eşi çıkacağımızı düşünürdüm çünkü bunun aksi hiç mümkün değilmiş gibi gelirdi. Ondan başka birini sevebilmem, dokunabilmem, öpebilmem öyle imkansızdı ki. Taehyung için de böyle olduğunu elbette biliyordum. Gözümü onunla açmıştım ben. Anılarımın her parçasına dahildi. 

Sadece sorun neydi, nerede hata yapıyorduk anlayamıyordum. 

Düşünmekten dolayı lapaya dönmeye başlayan beynimi susturup, belimin üzerinden kuvvetsizce sarkan ince parmaklarına elimi geçirdim. ''Uyan artık.'' diyerek sırtımı yasladığım göğsünden uzaklaştırdım biraz. ''Bizimkiler damlar şimdi. Taeyung kalksana uyumadığını biliyorum!''

Taehyung uykunun vermiş olduğu mahmurlukla uyuşuk uyuşuk doğrulup yatak başlığına yaslandı. Saten örtü hareketiyle üzerinden kaymış, kasık çizgisinin üzerinde durmuştu. Yapılı bedeni tüm açıklığı ile karşımdayken gözlerimi bu manzaradan ayırmak zor olsa da oyalanmadan yerdeki çamaşırlarımı alıp giymeye başladım.

''Dün gece ne oldu öyle?''

Derin sesiyle ''Ne oldu?'' diye sorup komodinin üzerinde duran suya uzandı. Bilmezlikten gelmesi yetmiyormuş gibi sanki sıradan bir şeymiş gibi umarsızca konuşması deli ediyordu beni. ''Mühürden bahsediyordum.'' dedim gözlerimi devirerek. Bu sırada şortumu da kalçalarımdan geçirip sandalyenin üzerinde duran aynayı elime aldım. O kadar heyecanlıydım ki. Çok uzun süredir hayalini kurduğum son dün gece nihayet gerçekleşmişti. 

Taehyung'da beni taklit ederek yatağın ucunda duran pantolonuna uzandı. ''Rüya falan mı gördün Jungkook?'' Tişötrünü tek hamleden kafasından geçirip alık alık suratıma bakmaya başladı. Elektriklenen saçlarını parmaklarıyla tarayıp arkaya doğru yatırdı.

''Alay mı ediyorsun benimle?'' Çatık kaşları ve ifadesiz yüzü sevincimi kırk parçaya bölerek etrafa dağıttı. Taehyung bana ne zaman böyle baksa günün sonunda üzülen ve içi çıkana kadar ağlayan taraf ben olurdum ve evet, yine o bakışların kurbanı olmuştum.

Varlığını neredeyse unuttuğum aynayı aceleyle boynuma, doğrudan mühür yerime yaklaştırdım. Tedirginlikten kuş gibi titriyordum. Ürkekçe kafamı sağa doğru yatırarak kendime daha çok alan açmaya çalıştım ve parmaklarımla etimin üstünü yokladım.

V | Vampire WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin