Bölüm 3

98 9 0
                                    



Yüzümdeki ifadenin mycrof 'tun terimiyle fazlasıyla Japon balıklarına benziyordum.

Karşımdaki adamın verdiğim tepki çok hoşuna gitmiş belli ki, çok yüksek sesle olmayan kahkahasını duyunca şaşkınlık ifadem yavaşça kayboldu, onun yerine yüzümün ıssısının arttığını fark ettim, tanrım şu an kızarmak için iyi bir zaman değil ama elimde değildi.

Sağ elim yavaşça kulağımın altındaki boyun kısmıma gitti, işaret parmağımla yavaşça kaşıyordum.

O sırada kafamı yere eğip karşımdaki adamın ayaklarına bakmaya çalıştım, utandığımı belli etmek istemiyordum.

Gerçi gereksiz bir çabaydı, kulaklarıma kadar kızarmıştım. Kahkaha sesi yavaşça kısıldı ve bir anda derin bir nefes alarak sonlanmıştı, benim bakışlarım hala ayaklarındayken bana bir adım yaklaştı, aynı zamanda bende ondan bir adım uzaklaştım, farkında olmadan yaptığım bir geri çekilmeydi, onca zaman ondan korkmadığımı belli etme çabaları bir çırpıda kaybolmuştu.

Ne yaptığımı fark edince düz bir ifadeyle bakışlarım yüzüne çıktı, ortadaki gerginlikten utancım kaybolup gitmişti zaten tek gerilende yine bendim.

'' Utandığında vücudunu kontrol edemiyorsun... sevdim. ''

Sondaki sevdim kelimesinden hiç hazzetmemiştim, doğruydu bu denli flörtöz olması beklediğim bir şey değildi, utanıp, şaşırmış ve afallamama sebep olmuştu. Bunun karşılığında cümlesine dürüstçe cevap verdim.

'' Evet etkilendiğimde, vücudumu kontrol etmek zor oluyor. ''Ölsem de ağzımdan utandım kelimesini çıkarmayacaktım.

'' Yazık oldu, kızarmış yanaklarına dokunmak istemiştim. ''

Duyduğum kelimelerle beni tekrar utandırmaya çalıştığını anlamıştım, şu an tamamen kendimde ve gergindim, o kadar rahatsız olamam rağmen bu durumdan dolayı tekrar kızarmayacağımı bilmek iyi gelmişti.

Hoş bu kelimeleri Sherlock söylese heyecandan parmak uçlarıma kadar kızarırdım, bu düşünceyle bir an olduğum durumu kullanmaya karar verdim.

Gözlerim hafif kısılmış ağzım kulaklarıma doğru çoktan yola çıkmıştı, bütün dişlerimi gösterecek şekilde aşkla doluydum, sadece adı aklımdan geçmişti ve ben güller açıyordum.

Sırıtışımı kaybetmeden.

'' Evet yazık oldu. ''

Gözlerim karşımdaki adamdaydı ama gördüğüm kişi o değildi.

Bu sefer afallama sırası ondaydı, böyle bir yanıt beklemiyordu daha doğrusu bu kadar içten, bir tepki yerine daha çok soğuk davranacağımı düşünmüştü, belki de aramızdaki mesafeyi açmamı beklemişti.

Durumun tatmin kârlığından dört köşe olmuştum, sonra biraz daha sakinleşmek için yolu izlemeye başlamıştım.

Evet anlıyordum, gece yarısı orman yoluna yakın bir yer olabilir ama bir tane araba geçmez mi? Aşağı yukarı 5 dakika sonra karşımdaki kişi hala benim hareketlerimi izlerken, bu sefer söze ben başladım.

'' Biraz geç oldu ama yine de sorayım, bu bölgeye yakın mı oturuyorsunuz? ''

'' hayır.''

'' Çok özel değilse ne için buralara kadar geldiğinizi öğrenebilir miyim? ''

Bir itiraf almayı beklemiyordum ama Greg ile konuşalı hatırı sayılır bir zaman geçmişti, konumumda tam olarak biliniyordu, trafik ışıklarının mobese kameralarından bahsetmiyorum bile, şu anda şüphelendiğim gibi bana bir şey yapmaya cesaret edemeyeceği, bir durumdaydım.

Bunun verdiği cesaretle biraz üzerine gidecektim. En azından biraz bilgi alıp sonrasında Greg ile kim olduğunu sorgulatabilirdim. Ben bunlara kafa yorduğum sıralarda o sorumu cevapladı.

'' Senin için.''

Hım... belki de bir itiraf alırım. Yüzümde fazlasıyla düz bir ifade oldu şaşkın ya da sinirli değildim, belki biraz meraklanmışımdır ama fazlasıyla sakindim. Oda öyleydi nedendir bilmem ne sorarsam cevaplayacakmış gibiydi, hadi test edelim.

'' Hangi sebeple? ''

'' Senin için Kötü. ''

'' Taksiciyi o hale getiren sen miydin? ''

'' Evet ''

'' Her şey istediğin şekilde ilerlemiş gibi duruyor, fikrini ne değiştirdi? ''

'' Benim tipimsin. ''

'' Arabadan atlayacağımı tahmin edecek kadar beni tanıyorsun ama tipimi mi bilmiyorsun? ''

'' Kişiliğin hakkından uyarıldım ama yüzünden bahsetmediler. ''

'' işini yarım bıraktığın için başın dert de değil mi? ''

'' Şu an bile işimi bitirebilirim.''

'' Ama yapmayacaksın.''

Söylediğim şey onun hoşuna gitti, bana bir adım yaklaştı ama hala yarım metre uzaklığımız vardı.

'' Seni beğeniyorum John.''

'' Sende benim tipimsin ama az önce beni öldürmeye çalışan birine karşı iyi duygular besleyebileceğimi sanmıyorum. ''

'' İyi araştırmamak benim hatam ama böyle olmasa dahi şansım yoktu.''

Az önceki gülümsemenin kendisine ait olmadığını anlamış sanırım.

'' Kiralık katil misin?''

'' Hayır... katilim tabi ama kiralık değil.''

Anlamamıştım, biri onu beni öldürsün diye tutmuştu ama para ile değil mi? sabit çalıştığı biri olsaydı en başından işini yarım bırakamazdı zaten, birinin ona bir vaatte bulunması lazım.

Aklımdaki düşüncelerle devam ettim, Sherlock yanımda olmayınca düşünme işi tamamen bana kalmıştı.

'' Kim istedi? ''

'' Bir tahminin var mı? '' Bu soru karşısında biraz bekledim.

'' Dylan Fox ''

'' Doğru. '' Sözü bitince ellerini hafifçe birbirine vurarak alkış yaptı, bu hareketi biraz beni irrite etse de hala sakin kalmalıydım.

Dylan Fox, geçen hafta seri katil davasındaki kurbanlardan birinin sevgilisi olarak karşılaşmıştık. Malesef seri katilin son kurbanı bu kişinin sevgilisiydi, karakoldaki yeni atanan çalışanlar olmasaydı Sherlock katili daha hızlı yakalayabilir ve Dylan'ın sevgilisi de ölmemiş olurdu.

Bunu fark eden Dylan acısını katili daha arken bulabilecekken yapmayan Sherlock dan çıkarıyor.

Beni hedeflemesi de bizi sevgili olarak gördüğü içinse eğer, şu an kendisine ait olan bütün sinirlerim uçtu.

'' Bildiğim kadarıyla o adamın seni tutacak ne parası vardır ne de seni bulacak bağlantıları, nasıl oldu da sana ulaştı?''

'' Dedektife en çok iş sağlayan karakol değil. ''

Kaşlarımı hafif çatıp ne söylemeye çalıştığını anlamaya çalıştım, sonra kelimeler kendiliğinden ağzımdan döküldü.

'' Blog yazıyorsun. ''

He's Mine (o Benim johnlock)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin