O benim olmalıydı. Vücudumun her zerresi ile onu haykırıyordum. Nasıl başladığını bile anlamadığım bu his keşke yok olsaydı. Bu onursuz duygular bana en köklü utancı yaşatıyordu. Nasıl bu kadar agresif aynı zamanda bu kadar uysal olmamı sağlıyor, aklım almıyordu. Varlığı umurumda bile olmayan bir insanın varlığımın temeli haline gelmesi saçmalıktan ibaretti. Keşke söküp atabilseydim bu en büyük günahımı. Belki o zaman hem ona hem de kendime büyük bir iyilik bahşetmiş olurdum. Ama olmuyordu. Zihnimin içindeki yalnızlığım her yerini arzuluyordu. Benim olsaydı şayet, öl dese ölür, gel dese gelir, git dese giderdim.
Ne yapacağımı bilemeden ekran karşısında gözlerimi diktiğim yazıya bakıyordum. Normalde işlediği cinayetleri gösteri gibi yazdığı bu sitede, kendi hakkında yazdığı, daha doğrusu düşünceleri hakkında yazdığı birkaç metinden birini okuyacağımı düşünmüştüm. Ama son yayınladığı bir çocuk tecavüzcüsünün cinayetinden sonra, sanki bir aşk itirafı gibi yazdığı bu yazıyla uzun bir süredir bakışıyordum.
Benden mi bahsediyordu? Anlamıyordum. Bunu yayınladıktan sonra sitesinde çok büyük bir patlama oldu. Aşağıda görünen yorumların haddi hesabı yoktu. Bazıları tanrıları üzüldüğü için bu yazının ithaf edilene karşı gerçekten büyük küfürler sıralamıştı. Bazıları üzülmüş, kıskanmış ve meraklanmışlardı.
Deli gibi bu kişinin kim olduğunu sorguluyor ve öğrenmeye çalışıyorlardı. Tanrı bilir, adım geçseydi ya da belli etseydi, şimdiden evimizi taşlamaya başlarlardı.
Sherlock bu durumdan hiç memnun değildi. Kaza olayının üstünden neredeyse bir ay geçmiş ve bu konuyu tamamen rafa kaldırmak üzereyken, bay Alex beni unutmadınız değil mi dermiş gibi yine dibimizde bitmişti.
Sherlock hâlâ bu adamın neden yakalanmadığı gibi birçok hakaretle beraber evde volta atıyor, sızlanmalarını dinleyip tekrar onunla laf dalaşına giriyor ve Greg'i savunan bir tavırla kardeşini sakinleştirmeye çalışıyordu. Greg ise üçlü koltukta yanıma oturmuş, o da benim gibi defalarca aynı yazıyı okumuş ve aynı Japon balığı ifadesini beraber göstermiş ve Sherlock'un sözlerinin en ufak kısmını bile dinlememişti.
Greg, ben ona haber verdiğim için gelmişti çünkü bu konuyu konuşacak birine ihtiyacım vardı. Maalesef Sherlock benden daha fazla dram yaptığı için bunu onunla yapamazdım ve onu daha fazla huzursuz da etmek istemiyordum. Greg aradığım gibi gelmişti ama peşine Mycroft'u takılmıştı. Muhtemelen ben aradığımda zaten beraberlerdi.
Greg hafif endişeli gözlerle bana bakıp, "İyi misin?" dedi. Çok kısık sesle konuşmuştu; diğer iki şahsı buna dahil etmek istememiş gibiydi. Sadece gerçekten benim için endişelenmişti.
"Yani sanırım."
"Biraz dışarı çıkıp kafa dağıtmak ister misin? Ya da konuşmak? Biliyorsun, DUYGULAR hakkında konuşmak istiyorsak, bu ikisinin bir yararı dokunmuyor." Cümlenin sonlarına doğru yüksek sesle birbirlerini aşağılayan Holmes kardeşlere bakıp gözlerini devirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
He's Mine (o Benim johnlock)
FanficTamamen kendi arzularıma dayalı bir hayran kurgu çalışmasıdır. Kişilerde hafif duygusal ve zihinsel değişiklikler mevcuttur. Karakterlerin olabildiğinde kişiliklerini değiştirmemeye çalıştım, umarım düzgün yansıtabilmişimdir. Kısa bir kesit. Nasıl b...