Bölüm 2

105 9 2
                                    


Sherlock Holmes, senden gerçekten nefret ediyorum! şu an altı yıldızlı bir davanın olay yerindeydim ve sherlock'la yaptığımız anlaşma üzerine, yedi yıldızın aşağısındaki davalar için evden çıkmayı reddediyordu, bu kesinlikle benim haberim olmadan yapılmış bir anlaşmaydı ama yine ona karşı kazanamamıştım o dedektife karşı ne zaman kazandım ki zaten.

İnsanlar, bu durumlarda kalmamın çok saçma olduğunu söylerlerdi, bazense dalga konusu olduğumu biliyordum, anlamıyorlardı Sherlock Holmes, her zaman kazanır.

Sherlok'un davayı bir bakışla çözmesine rağmen, sırf prosedürler için delil toplamak zorunda olduğum bir durum içerisindeydim, zaman kaybıydı, çok iyi bir şekilde açıklanmıştı, her şer yerli yerindeydi ama durumu dedektif için zorlaştırmayı seviyorlardı.

Bu yüzden Greg dışındaki davalarla ilgilenmesinden hoşnut değildim, çünkü ortalığı toparlamak yine bana kalıyordu dedektif haklıydı ama beni niye sürüklüyordu.

Gecenin bir yarısı taksi ile dönerken uyumamaya çalışıyordum. Hiç bilmediğim bir yerde olduğum için uyumak iyi bir seçenek değildi, bir süre sonra taksi sarsılmaya ve dumanlar çıkarmaya başladı ama adam hala arabayı kullanmaya devam ediyordu, önce sakince durması gerektiğini söyledim, beni duymamıştı daha çok transta gibiydi.

Sakin kalmalıydım ama çoktan endişenin en dibindeydim, hızlıca adamı sarsmaya ve kendine gelmesi için sürekli seslenmeye başladım, nafile sadece daha da hızlanmıştı.

Anlamıyordum, neler oluyordu?

En sonunda bir dönemece gelince yavaşlamak zorunda kaldı, o sırada taksinin kapısı açıp atladım, ben yerde birkaç kez yerde yuvarlandıktan sonra anca durabildim, adam beni umursamadan yoluna devam etti, dizlerim, dirseklerim ve kollarımın hali kötüydü, çok bir acı olmasa da vücudumdaki adrenalin düşünce çok daha fazla acıyacağını biliyordum.

Nerede olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu, yerden yavaş hareketlerle doğruldum ama ayağa kalkmadım, etrafıma bakınırken bir orman yolunda olduğumu anladım, sağımda ve solumda sıra ağaçlar vardı trafik lambaları gibi şeyler arasında kilometrelerce mesafe vardı, taksideyken fark etmiştim.

Zifiri karanlıkta etrafımda bir ışık aradım, yoktu! Sadece ay ışığı ve yıldızlar, ağaç gölgelerinden ara ara böcek cırlama sesleri geliyordu, yavaşça yerden kalktım ellerimin avuçlarını pantolonumun bacaklarımdaki iç kısmına sürdüm, pislenmişti ve acıyordu çok net görünmüyordu ama muhtemelen az da olsa kanıyordu.

Elim telefonuma gitti, önce ışığı açıp etrafa bakındım gerçekten hiçbir şey yoktu, sonra Greg'i aramak için telefona baktığımda sinyalin olmadığını fark ettim, siktir olmazsa olmaz zaten telefonun pili bitmesin diye ışığını kapatıp gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim.

Vücudumdaki kas ağrıları daha belirgin hale gelse 'de, beni çok zorlamıyorlar ve hareketlerimi kısıtlamıyorlardı, taksinin gittiği yönden yürümeye başladım, kısa bir zamandır yürüyorum ve ara ara telefonumun şebekesini kontrol ediyordum.

Bir süre sonra aşağı yukarı altı metre arkamdan gelen hareketliliğin sesi sayesinde adımlarım kısalmış ve yavaşlamıştı.

Aklıma ilk gelen Hayvan olabileceği idi ama daha çok adım sesleri gibiydi, kalp atış hızım artmıştı bulunduğum durumdan dolayı duyularım daha keskindi, arkamdan bir insanın bana yaklaştığı kesindi çünkü kendini gizlemiyordu, yavaşladığımı fark edince adımları daha sert ve aralıklı olmuştu, kafamın içinde tehlike çanları çalıyordu, bu kesinlikle yardıma gelen ya da yanımdan öylece geçip gidecek birinin hareketlerini andırmıyordu.

He's Mine (o Benim johnlock)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin