Ertesi sabah günün ilk ışıklarıyla uyanmıştı San. Gözlerini elleriyle ovaladıktan sonra yanında Wooyoung'un olmadığını görmüştü. İçini büyük bir korku kaplamıştı. Dehşet içinde yataktan kalkıp evde aramaya başlamıştı.
"Wooyoung, nerdesin?"
Seslenişinin ardından salona ilerlediğinde onu balkonda görmüştü. San'ın büyük hırkalarından birini giymiş, bacaklarını kendine çekmiş ve gözlerini kapatıp rüzgarı hissediyordu, eskiden yaptığı gibi. Daha yeni duş almış olmalıydı. Saçları hala ıslak görünüyordu. San'ı epey korkutmuştu. Yine gitti sanmıştı San. Kalbine çöken koca ağrı onu öyle görünce birden gitmişti. Yerini rahatlama ve ferahlama almıştı.
Balkona ilerleyip ona sarılmak istiyordu. Yapmamak için çok direnmişti ama yapmak istiyordu. Aşkı baskın gelmişti.
Yavaş adımlarla ilerledi balkona biraz eğilip sandalyedeki sevgilisine arkasından sarılmış ve mis kokusunu içine çekmişti. Onu çok özlemişti. Gözünden yaşların akmasına engel olamamıştı, küçüğüne sarılırken. Ağlıyordu ama sesi çıkmıyordu.
Wooyoung, arkadan ona sarılan sevgilisinin kollarına sarmıştı ellerini. Ellerine gelen yaşlarla anlamıştı ağladığını. Ancak ses etmemişti. Rahatlayacağına inandığı için bırakmıştı kendi haline.
Az sonra San'ın ağlaması hafiflediğinde konuşmuştı fısıltıyla.
"Seni özledim Wooyoung, seni çok özledim. Beni bırakma olur mu? Bu sefer bırakma beni."
Fısıltılar kulağına geldiğinde söyledikleri canını yakmıştı onun. Kalbinde koca bir ağrı oluşmuştu. Başını sallayabilmişti sadece.
Başını salladıktan sonra San onu ayağa kaldırıp daha sıkı sarılmıştı küçüğüne. Ona güvenmek istiyordu. Aşkı gün geçtikçe artıyordu ve o böyle yaptıkça kalbi çok ağrıyordu. Bu gece son kez ona güvenmek istedi San. Aşık olduğu adama bir şans daha vermek istedi.
"Özür dilerim, her şey için özür dilerim. Yemin ederim düzelteceğim. Bana inanmıyorsun biliyorum ama seni inandıracağım."
Dediklerinin gerçekleşmesi için her şeyini verebilirdi San. Ona tüm kalbiyle inanmak istiyordu.
Kollarını küçüğünden ayırıp ellerini yanaklarına götürmüştü. Yüzüne uzunca baktıktan sonra hasret kaldığı dudaklarına yönelmişti. Gözlerini kapatıp tüm aşkıyla kendi dudaklarını ona sunmuştu. Wooyoung da kabul etmişti sunulan dudakları. Az sonra birbirlerinden ayrıldıktan sonra San ortamı yumuşatmak adına konuşmuştu.
"Biraz karnım acıktı sanırım. Yaptığın yemekleri mi yesek?"
"Hemen ısıtıyorum."
Wooyoung gülen gözlerle mutfağa koşmuştu adeta. San gözlerine odaklıydı. Eskiden olduğu gibi olmasa da yine de gözlerinde vardı bir hareketlenme.
Wooyoung yemekleri ısıtırken San da bardak, tabak ve çatalları çıkarıyordu. Masaya koyduktan sonra ısınan yemekleri tabaklara koyup yemeye başlamışlardı.
"Nasıl olmuş?"
"Güzel olmuşlar, bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum."
"Hiç yapmama izin vermediğin için olabilir mi?"
"Çünkü bir kere mutfağı havaya uçuruyordun, sonrasında izin vermemi aklından dahi geçirmemen lazımdı."
"Artık bende o zaman yemekler."
"Bakarız. Hala korkularım var."
Sohbetleri devam ederken yemeklerini yiyip mutfağı toplamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Islak İmza | WooSan
Fanfiction7 büyük günah vardı İncil'de. 1. Superbia (kendini beğenmişlik) 2. Avaritia (açgözlülük) 3. Luxuria (şehvet) 4. Invidia (kıskançlık) 5. Gula (oburluk) 6. Ira (öfke) 7. Acedia (tembellik) Ve muhtemelen 8. de bağımlılık olmalıydı. Çünkü Wooyoung haya...