Ertesi güne ikisi de uykusuz başlamışlardı. Wooyoung mutfaktan hiç çıkmamış, San ise mutfak kapısına yaslanıp oturarak onun çıkmasını beklemişti. Seslenmeleri karşılık bulmayınca sessizce beklemeye başlamıştı San.
Saat sabah 7 olmak üzereyken kapı açılmıştı. San geriye doğru düşerken hızla toparlanmış ve Wooyoung'a bakmıştı ayağa kalkıp.
"Günaydın."
Wooyoung hala epey kırgındı, bu yüzden cevap vermeden başını sallamış ve lavaboya gitmişti. San ise kendini nasıl affettireceğini bilemez bir halde ellerini saçı arasından geçirmişti. Mutfağa gözü değdiğinde dün bahsettiği pastayı yerde görmüştü. En azından bi kısmı yerdeydi. Diğer kısmı açık duran çöpte olmalıydı. Bu daha çok kalbinin ağrımasına neden olmuştu.
Wooyoung lavabodan çıkıp odasına gireceği sırada San bileğinden tutmuştu.
"Wooyoung, özür dilerim. Çok özür dilerim senden. Dünden beri sana sesleniyorum ancak cevap dahi vermedin. Affet lütfen yemin ederim isteyerek demedim."
"Peki. Tek bir şeyi merak ediyorum. Bana gerçekten hala aşık mısın?"
"O nasıl laf Wooyoung? Eğer sana aşık olmasam benim burda ne işim var? Seni hala çok seviyorum. Değişen bir şey yok."
"Umarım öyledir."
Bileğini elinden kurtarıp odaha girmiş ve kapıyı kapatmıştı. Ancak San artık sinirlenmeye başlıyordu. Daha kaç kere özür dileyecekti? Hem de onun yaptığının yanında bu çok da büyük bir şey değilken.
"Wooyoung, sen iyi misin? Hatamın farkındayım ve defalarca kez de özür diledim. Pişman olduğumu defaten dile getirdim. Sen hala neyin derdindesin?"
"Bir şeyin derdinde değilim. Sen çıkmayacak mısın?"
"Çıkmayacağım."
"Niye, ben yine oraya giderim diye mi? Bir posta daha koyarlar diye mi?"
"Wooyoung, daha kaç kere diyeceğim? İsteyerek dediğim bir şey değildi. Pişman olduğumu tekrar tekrar söyledim."
"Kusura bakma, bu öyle hemen atlatacağım bir şey değil. Sonuçta sevgisinden bir an bile şüphe etmediğim adam şuan bana sevgisini sorgulatıyor."
"Senin aksine ben hep aşkıma sadıktım Wooyoung. Bunu sorgulamaya şu kadar hakkın yok. İki özür diledim peşinden koştum diye önceki yaptıklarını unuttun herhalde. Sen busun işte. Sana her şey fazla geliyor ve sen çığrından çıkıyorsun. Sana sevgim, ilgim, aşkım fazla geldi sen de kendini uyuşturucuya vurdun. Şimdi peşinden bu denli koşmam ve defaten özür dilemem fazla geldi ve kendi hatalarını unutup benim sevgililik sürecimiz boyunca olan tek hatamı yüzüme vurmaya başladın. Artık bir şeylerin farkına var Wooyoung. Eğer seni sevmesem şuan karşında durmazdım. Sen bu evde olmazdın. Seni eskisinden daha çok seviyorum ve seni koruyup kollamak istiyorum ancak izin vermiyorsun. Beni itiyorsun."
Wooyoung boş gözlerle bakıyordu hala San'a.
"Ben kime ne anlatıyorum ki?"
Vestiyerdeki ceketini alıp evden çıkmıştı San. Wooyoung onu çileden çıkarmıştı. Suçku olduğunun çokça farkındaydı ve özrünü de defalarca dilemişti. Kendi hatalarını birden silip San'ın hatasına odaklanıp manipüle edişi San'ı delirtmişti.
Kafasını toplamak için yalnız kalmalıydı. İlk önce motoru sahibine vermek için iskeleye gitmişti.
"Hoşgeldin evlat."
"Hoşbuldum abi. Şunu sahibine teslim edip gideceğim hemen."
"Kahvaltı etseydin bari."
"Yok abim, teşekkür ederim. Anahtar burda, kaçıyorum ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Islak İmza | WooSan
Fanfiction7 büyük günah vardı İncil'de. 1. Superbia (kendini beğenmişlik) 2. Avaritia (açgözlülük) 3. Luxuria (şehvet) 4. Invidia (kıskançlık) 5. Gula (oburluk) 6. Ira (öfke) 7. Acedia (tembellik) Ve muhtemelen 8. de bağımlılık olmalıydı. Çünkü Wooyoung haya...