pazar günü gelmişti. bugün taehyunla anlaşmıştık. onun evine gidecektim ve bana ikinci yazılı için relative clause çalıştıracaktı.
üzerime siyah bir tişört ve siyah eşofman giydim. üzerine de beyaz çizgili ceketimi aldım. basit ama şık olmak istiyordum. taehyuna hazırlanmış gibi görünmek istemiyordum aynı zamanda beni iyi bulsun istiyordum. saçlarımı taradım ve güneş kremimi sürüp evden ayrıldım.
heyecanlıydım, kang taehyun yakışıklı ve hoş biriydi. ona karşı biraz da olsa hislerim vardı. ama bunu ona belli edemezdim. ben onun öğrencisiydim, o ise benim öğretmenim. aramızda bundan başka hiçbir şey olamazdı.
benimle filme gelmeyi kabul etmişti. ona hyung dememe izin veriyordu. neden böyle yapıyordu bilmiyordum ama aramızda öğretmen-ögrenci ilişkisinden fazlası olduğunu düşünüyordum. ancak bu kang taehyundu. onun hakkında nasıl düşünmem gerektiğini de bilmiyordum.
taehyun acaba bugün ne giymişti? saçları düzgün müydü, dağınık mıydı? dağınık saç ona çok yakışıyordu. onu görmek için sabırsızlanıyordum. düşünürken taehyunların evinin önüne geldim ve kapıyı çaldım. taehyunla boylarımız neredeyse aynıydı bu yüzden göz hizama bakıyordum. ancak kapı açılınca gözlerimi aşağıya indirmek zorunda kaldım çünkü kapıyı küçük bir kız çocuğu açmıştı.
arkasından taehyunun sesini duydum.
"sieun sana kaç kere- hoşgeldin beomgyu"
"hoşbuldum, gecebilir miyim"
taehyun bana mavi bir terlik verdi. terlikleri giyerken taehyunun üzerindeki ve yüzündeki unları farkettim. yemek yapıyordu galiba.
"yanlış zamanda mı geldim"
"hayır, abiş bana pankek hazırlıyor, sen de yemek ister misin?"
"abinin elinden yemek yemeye hayır demem biliyor musun"
adının sieun olduğunu öğrendiğim kız taehyunun kız kardeşiydi. çok tatlı bir suratı vardı, taehyunun kopyasıydı resmen. onunkiler gibi büyük parlak gözleri ve düzgün minik dişleri vardı. saçları eşit olmayan biçimde iki yandan toplanmıştı. benimle çok samimi ve icten konuşuyordu.
"yemekten sonra evcilik oynayalım mı hmmm sey adını söyleyemiyorum"
"gyu diyebilirsin bana ama yedikten sonra abinle biraz ders çalışmamız gerekiyor sieun, sonra oynasak olur mu"
taehyun gülümseyerek bizi izliyordu. ayrıca gözleri de doluydu. sieun istediği cevabı alamayınca abisine döndü.
"ama abiş, lütfen"
"olmaz sieun, sabretmenin ne kadar önemli olduğunu biliyorsun değil mi? hem beklersen resim de çizersiniz birlikte"
"off, gyu ben seni bekliyorum tamam mı?"
sieun'a göz kırptım. o ise odasına döndü.
"seni çok sevdi."
"beni sevmeyen biri bile yoktur şu dünyada"
"iddialısın"
"umarım siz de pankek konusunda iddialısınızdır."
"elime kimse su dökemez"
pankekleri yerken sieun kendi yemeyip benim ağzıma veriyordu.
"yeter artık sen de ye"
"annemi tanıyor musun gyu"
"hayır sieun neden"
"o da aynı sana benziyordu belki arkadaşsınızdır, ama o melek oldu biliyor musun. bak burdan beni izliyor"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher; taegyu ✓
Fanfictionhocam hobak elimizde sozluleri yuz girin [taegyu texting, duzyazi]