canı çok yanıyor mudur

871 144 57
                                    

sieun abime gidelim, diye ağlamaya başladı. ne yapacağımı bilmiyordum. bir yanda sevdiğim insanın ölme ihtimali vardı arabam olmasa bile koşarak hastaneye gidebilirdim. ama bir yanda da sieun vardı. onu sakinleştirmeliydim.

"sieun öncelikle sakin ol tamam mı"

sieunun minik ellerini tuttum. o da kafa sallayınca saçlarını okşadım.

"şimdi bir arkadaşımı çağıracağız ve o bizi abine götürecek. gidicez ve abin kurtulacak. o bizi asla bırakmaz"

"ya bırakırsa? ya annem ve babam gibi o da ölürse?"

"hayır öyle bir şey olmayacak"

"annem ve babam için de aynısını söylemişti abiş, ama bak onlar yok şimdi"

"böyle düşünme. iyi şeyler düşün"

taehyun busana giderken yol üzerinde kaza yapmıştı. oraya taksiyle gidemezdik bu yüzden yeonjunu çağırdım. 18ini geçtiği için ehliyeti vardı.

yeonjuna konum attım ve attığım yere soobinle gelmesini söyledim. akşam üzeriydi. yaz olmasına rağmen hava serindi. sieuna bir ceket aldım. uzun bir yolculuk olacaktı. bu yüzden ufak bir çanta hazırladım.

evin önüne çıktık ve yeonjunu beklemeye başladık. yeonjun beklediğimden çabuk geldi. sieunu kucakladım ve arabaya bindim.

sieun konuşmuyordu çünkü ona ağlamamasını söylemiştim. bu yüzden gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. konuşursa ağlardı. sieuna döndüm.

"abin çok güçlü bir insan sieun. kesinlikle bu ameliyattan sağ çıkacak"

"abişin canı çok yanıyor mudur gyu"

"biz yanına gidince azalıcak merak etme. abin seni çok seviyor. seni asla bırakmaz."

ona sıkıca sarıldım. buna ihtiyacı vardı. omzuma yattı ve ağlamaya başladı.

---

sieun kucağımda uyuyakaldı. daha 1 saatlik yolumuz vardı. saat 10 olmuştu. yeonjun ve soobine olanları anlatmıştım. taehyunun anne ve babasının hikayesini de biliyorlardı bu yüzden sieuna çok üzüldüler.

yolda bir dinlenme tesisinde durduk. yeonjunun kahve içmesi gerekiyordu. yoksa yola devam edemezdi.

sieun arabanın durduğunu anlayınca gözlerini açtı.

"geldik mi gyu"

"hayır, ama çok az kaldı."

"az önceki abiyi arasak bize abiş hakkında başka şeyler söyler mi"

"gidince öğreniriz minişim, şimdi istediğin bir şey var mı, acıktın mı aşağıdan alalım hm?"

"biraz acıktım gyu"

---

tesisteki marketlerden birine girdik. sieuna birkaç tane kek aldım. sieun çikolata reyonuna geri döndü. browni aldı.

"bunu da abişe alalım mı, çok sever uyanınca yesin"

"tamam tatlım alalım"

aldıklarımızın parasını ödeyip arabaya geçtik. yeonjun ve soobin bizi bekliyordu.

"çok az kaldı fıstık yarım saate abinin yanındayız."

yeonjun sieunu rahatlatmak için konuştu. sieun şimdi biraz daha iyi gibiydi ama içinde kopan fırtınaları bilemezdik.

ben ise çok kötüydüm.

bayağı kötü. aşık olduğum insan bıçakların altındayken nasıl mutlu olabilirdim ki. tüm hücrelerim birbirinden ayrılacak gibi hissediyordum. taehyunun yanına gidiyordum ama onu öyle görmeye hazır mıydım bilmiyordum.

ağlamak istiyordum. hıçkıra hıçkıra. tüm koreyi yıkacak şekilde ağlamak istiyordum. ama bunu yapacak gücüm de yoktu. taehyunu özlemiştim. ona bir şey olamazdı. ona bir şey olursa dayanabileceğimi sanmıyordum.

hastanenin önüne geldik. sieun benden önce dışarı atladı.

"sieun elimi tut"

taehyunu danışmaya sordum. ameliyathaneyi gösterdi. taehyun 3 saattir ameliyattaymış. sonra telefonu açan adamı gördük.

taehyuna ilk müdahaleyi bu adam yapmıştı. kaza anında elinde telefon olduğunu ve biriyle konuştuğunu söyledi. sonra telefon kapanmıştı.

"abiş araba kullanırken telefona bakmaz"

sieun haklıydı. taehyun bunu yapacak kadar dikkatsiz değildi. ama konuştuğuna göre önemli birisiydi.

"gel minisim, bekleyelim abini"

---

saat gece yarısını geçmişti. sieun uyuyakaldı. onu hasta bekleme odalarının birine yatırdık. soobin başında bekledi.

yeonjunla ben ameliyat hanenin önünde taehyunu bekliyorduk.

bir anda ameliyathanenin kapısı açıldı. içeriden önce doktor sonra ise sedye çıktı. taehyun yaşıyordu. ama gözleri açık değildi.

"ben yakın arkadaşıyım, iyi mi taehyun"

"kafasını çarpmış bu yüzden beyin kanaması riskinden dolayı yoğun bakıma alacağız kendisini"

"iyi olacak mı"

"öyle umalım, geçmiş olsun"

yeonjuna sarıldım. ağlamaya başladım. ağlamak istemiyordum ama gözyaşlarım kendiliğinden dökülüyordu. bağırmak istedim.

"taehyun iyi bak, ağlama lütfen beomgyu"

"yoğun bakıma aldılar, ya ona bir şey olursa"

"olmayacak, kendini buna hazırlama. hem minji burda olsa ne derdi?"

"evrene iyi mesajlar gönderelim"

dediğimle biraz gülümsedim. ama hâlâ içim kan ağlıyordu.

"evvet, o zaman ağlamak yok. güçlü durmalısın. taehyun uyanınca seni iyi görmeli"

---

sabah sieun uyanınca ona abisinin iyi olduğunu ve yoğun bakıma aldıklarını söyledim. sieun buna çok mutlu oldu. doktor taehyunu teker teker olmak şartıyla iki kişinin görebileceğini söyledi. önce sieun girdi. biz ise saydam camdan onları izliyorduk.

sieun çıkınca ben girdim.

taehyun öylece yatıyordu. içerideki tek ses nabız ölçen aletin sesiydi.

"hyung, lütfen uyan. beni ve sieunu sensiz bırakma. seni çok seviyorum, eğer sana bir şey olursa yaşayabilir miyim onu da bilmiyorum."

ellerini tuttum ve eline bir öpücük kondurdum.

---

sieun ameliyat sırasında çıkarılan abisinin eşyalarıyla oynuyordu. sonra yanımıza doğru bir kadın geldi. sieun onu görünce hemen koşarak kadının yanına gitti.

"miyeon unnie"

teacher; taegyu ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin