GÜZ VE ÇİÇEK

13 3 65
                                    

Yaşlı amca- Seninle olmak var ya

Canozan- Ağlama ben ağlarım

Perdenin ardındakiler- Ruhum girdi bir çıkmaza

Perdenin ardındakiler- Ruhum girdi bir çıkmaza

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15. Bölüm-Güz ve Çiçek

Aden Dağlarca

Aden 17 yaşında

"Gelmiş yine senin ki, bahçede bekliyormuş." Omzumu silkip okuduğum paragrafı bir kez daha okudum. Bahçede ki ahmak da az önce ki cümleleri sarf eden ahmak da umrumda değildi. "Okuyunca az kala adam oluyordum. Az kala. Sonra düşündüm taşındım, namussuz kalmayı tercih ettim. Böyle işte..."

Öteki sayfaya geçerken okuduğum son paragrafı beyin süzgecimden geçirmemeye çalışıyordum. Zira okuyarak adam olunmayacağını öğreneli çok oluyordu. Ben kitaba dalmışken Ensar yine başımda dikilmiş omzumu dürtüklemişti. "Oğlum sana diyorum! Ladin bekliyormuş seni." Omzumda ki elini ittirip yüzüne çevirdim bakışlarını. "Adını nereden biliyorsun?"

Kaşlarım çatılmıştı. Vücudumda var olduğuna inandığım birkaç tane kasım da gerilmeye başlamıştı. Karşımda ki çocuk ise sırıtmaya başlamıştı. "O söyledi, arada konuşuyoruz." Cümlesi bittiği gibi elimdeki kitabı hırsla kapatmıştım. Sonra bu yaptığımın kitaba zarar verdiğini gördüğüm için hemen açıp sayfalarını düzeltmiştim. "Git başımdan, Ensar."

O ise bu dediğimi duymamış gibi elini saçıma atıp karıştırmıştı. "Ne o, kıskandın mı?" Ellerinden kurtulmaya çalışırken kitabı yatağımın ucuna bırakmıştım. "Ne kıskanacağım seni be!?" Olduğum yerde dikleşip ayaklandıktan sonra sol elimde ki saate bakmıştım.

17.07

Her zaman ki saatinde gelmişti yine. Artık bu duruma şaşırmıyordum. Ayakkabılarımı giyinip yürümeye başladığımda arkamda ki çocuğun sesini son kez duymuştum. "Kızı almadan gelme!" Beyni ayakkabı numarasından küçük olduğu için cahil söylemlerini duymazdan gelmiş yurdun bahçesine doğru yürümeye başlamıştım.

Kaldığım yer, bir yetiştirme yurduydu. Nihayetinde doğduğunuz gibi terk edildiğiniz de gidecek başka bir yeriniz olmuyordu. 

Bahçeye adım attığımda her zaman ki gibi onu Ladin ağacına yaslanmış bir şekilde bulmuştum. Elinde az önce okuduğum kitap vardı. Muhtemelen az önce okuduğum satırlara onunda gözleri şu an değiyordu. Benim geldiğimi görmediği için hızla yanına adımlamış başında dikilmiştim. "Yine niye geldin sen?"

Buraya gelsin istemiyordum. Burası erkek yetiştirme yurduydu. Onu yeri tam karşımızda ki kız yetiştirme yurduydu. Evet, o da doğduğu gibi terk edilenlerdendi.

Dediklerimi pek umursamadan gülümsemiş yanağında ki kocaman gamzeyi gözler önüne sermişti. Sadece sol yanağında bir tane gamzesi vardı ama o kadar büyüktü ki gülmese bile her daim kendini belli ediyordu. Kulaklarına zor yetişen saçlarını dün kestiğini görmüştüm. Alışmakta zorlanmıyordum çünkü hiç uzun kullanmıyordu. Bembeyaz teni evrenin bir oyunuymuş gibi benim ki ile aynı beyazlığa sahipti.

Morg Odası VahşetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin