Canozan- Toprak Yağmura
Gece- Kalbe Kördüğüm
Perdenin Ardındakiler- Her gece
Sedef Sebütekin- Dktt- Gitme
Hotel Ugly- Shut up My Moms Calling
Pera- Ağla
11. Bölüm- Çığlık Ve FısıltıBabam beni yaralarken ses çıkarmamdan nefret ederdi. Ona göre yaptığım her hareketin sessiz ve sakin olması gerekiyordu. Aşırılığı sevmezdi. Ses sevmezdi. Babam çığlık sevmezdi. Çünkü bir tek çığlıklar duyulurdu. Aslında bazen çığlık da duyulmazdı.
Duymamışlardı.
O yüzden elleri hep ağzımı kapatırdı ve sesimi kısardı. Çığlıklarım son bulurdu. Başlarda bağırırdım, ortalığı ayağa kaldırırdım fakat daha sonralarda dayanamazdım. Vücudum artık bu durumu kaldıramazdı ve susmak zorunda kalırdım. Öyle ya bağırmak isterdim. Birileri bana destek olsun, beni duysun isterdim ama konuşamazdım, ses çıkaramazdım.
Bir zaman sonra da bağıramaz olmuştum. Sesim tükenmişti.
O günden sonra fısıltılara sığındım. Fısıltılar korudu beni. Babamdan değil, kendimden. Çünkü sesi olmayan insanın umudu olmazdı ve umudu olmayan insan ölürdü. Ben de ölmek istemiştim. İntihar düşüncesi zihnime ne zaman düşmüştü bilmiyorum ama sesimi geri kazanmak için ölmek istemiştim.
Bu düşünce kısa sürmüştü. Çünkü bunu düşündüğüm gece odaya Gökay girmişti ve kabuslarından korktuğu için bana sarılmıştı. O gün bu aptal düşünceyi silmiştim kafamdan. Gökay'ın varlığı beni sesim olmadan yaşatacak tek şeydi. Bana ölüm de yoktu.
Sesim olmasa da fısıltım vardı. Ben de onunla yaşamaya devam etmiştim. O gece Ekin elini ağzıma kapatıp sesimi kestiğinde de aynı şeyi hissetmiştim. Korkmamıştım. Ben Ekin beni kaçırdığında ya da bir yere hapsettiğinde de korkmamıştım. Korkmazdım. Bunlar benim için korkulacak şeyler değildi. Ben, benim için hiçbir zaman korkmazdım.
Ben Gökay için korkardım. O gece de Gökay'ı düşündüğümden korkmuştum. Bu hayatı kendi için değil de kardeşi için yaşayan biri olduğumdan aklıma yine ilk Gökay gelmişti. Ve her şey bitip bu güne geldiğimizde de konu yine aynıydı.
Çığlıklar ve fısıltılar...
Geçmişim de çığlığım vardı ve o Gökay içindi.
Bugünüm de fısıltım vardı ve o Ekin içindi.
Çünkü Ekin çığlık, Giz fısıltıydı. Kazanan yoktu, olamazdı. Çünkü fısıltı hiçbir zaman çığlığı susturamazdı ve çığlık hiçbir zaman fısıltı olamazdı.
Kazanan yoktu, ikimiz de kaybetmiştik.
"Git uyu, yarın yorucu bir gün olacak." Uzun bakışmamızı bölen sözleri ile ancak kendime gelmiştim. Titreyen ellerimi sakince kollarına yerleştirmiş fakat itemeden duraksamıştım. Şu ana kadar temaslarımızı hep o başlattığından ilk dokunuşu yapmak garip gelmişti. Neticesinde tenine değmiyordum fakat bu düşüncenin varlığı bile yerin ayağımın altından kayması için yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morg Odası Vahşeti
SpiritüelKefenden kalbimin gözyaşları emrini vermişti. Lal olmuş zihnim ve acı döküntülerini sahile vurmuş birkaç his kırıntım da verilen emri onaylamıştı. Kaç! Fısıldanan bu kelime tüm çarkları durdurmuş, saatleri kapatmış ve gökyüzünü ağlatmaya başlamıştı...